Sayı | Ausgabe: 270, 10.04.2024 | Gelecek sayı | Nächste Ausgabe: 10.05.2024

13.05.2020

Çağımız insanının en büyük problemi mana kaybıdır. İnsanlık karanlık bir dehlizde nereye gideceğini bilmeden, rotasız bir gemi gibi ilerliyor. Günümüz insanı son derece gelişmiş, pusula, harita, navigasyon gibi elektronik yol gösterici cihazlara sahip olmasına rağmen yolunu bulamıyor.Çağımız insanının en büyük problemi mana kaybıdır. İnsanlık karanlık bir dehlizde nereye gideceğini bilmeden, rotasız bir gemi gibi ilerliyor. Günümüz insanı son derece gelişmiş, pusula, harita, navigasyon gibi elektronik yol gösterici cihazlara sahip olmasına rağmen yolunu bulamıyor.Modern insan bir arayış içinde, kimi doğaya yöneliyor, kimi spora kimi medyaya. Madde bağımlılığı, oyun ve internet bağımlılığı yanında estetik takıntısı olanlar var. Narsizm, takım tutma, diyet yapma, siyasi tarafgirlik… Bu ve benzeri aşırı eğilimler insandaki mana kaybının tezahürleridir. (Burada bizim esas aldığımız konu aşırılıklarımız; değilse normal ve ölçülü spor yapan, doğada yürüyüşe çıkan veya abartmadan medyayı takip eden insanları kastedmiyoruz.)Hayatın anlamı nedir? Neden yaşıyoruz? Neden bu gezegene konulduk? Sonunda ölüyorsak ve hiçbir şey kalıcı değilse o zaman hiçbir şeyin anlamı yok demektir öyle mi? Hayır her şeyin bir anlamı var. Esen rüzgarın, parlayan güneşin, yağan yağmurun, akıp giden suların, sararan yaprakların, açan çiçeklerin, kelebeklerin kanatlarındaki nakışların, minnacık gözle görülmeyecek kadar küçücük böceklerin, virüslerin  bir anlamı var. Teneffüs ettiğimiz hava ciğerlerimizde kanı temizlerken dışarıya bazen kelimeler ve sözcükler halinde çıkar ve atmosferde yüzyıllar boyu kaybolmadan durur, bunun da bir anlamı var.Sahip olduğumuz son derece gelişmiş teknolojik aletler mana arayışına cevap veremiyor.. Teknolojik aletler hayatımızı kolaylaştırsa da insanın varoluş sebebini açıklayamıyor. Tıbbın tüm dalları insanın vücut yapısını, anatomisini, organların fonksiyonlarını inceliyor ama bütüncül olarak insanın dünyada bulunuşunun nedenini izah etmekte aciz kalıyor.Yaşadığımız dünya bir sanat galerisi, biz de bu galeriyi gezen konuklar gibiyiz. Galeride, binlerce resim ve sanatın her dalında ürünler teşhir edilmiş. Bizler her birimiz eserler hakkında farklı yorumlarda bulunuyoruz. Ama gerçekte asıl söz sahibi eserin mucididir. Etkilendiğimiz bir tablonun anlamını bize en iyi şekilde onu çizen ressam cevaplayacaktır. Akıllı insan eserin sahibini araştırır ve onu gördüğünde  “Bu eseri yapmanızdaki muradınız nedir, bu eser neyi anlatıyor?” diye sorarak eser sahibinden yapılış gayesini öğrenir. Aynen bu örnekte olduğu gibi dünyadaki sekiz milyar insan dünyayı ve evreni kendi sözcükleri ile  anlamlandırabilir. Ama gerçeği bulmak için eserin sahibine sormamız gerekir.Yüce Yaratıcı mikro alemden makro aleme, atomlardan galaksilere kadar her şeyi kusursuz şekilde  yaratmış ve sadece yaratmakla kalmayıp yarattığı sistemin devam etmesi için her an üzerinde tasarrufunu sürdürmektedir. Onun için her gün güneşin bize milyonlarca kilometre öteden ışınlarını göndermesi için ihtiyaç duyulan enerjiyi karşılamak adına milyonlarca ton hidrojen helyuma dönüşür ve bunun neticesinde enerji üretir. Galaksiler kendi yörüngelerinde milyonlarca yıldan beri şaşırmadan döndükleri gibi bugün de dönüyorlar. Her nereye bakarsak bakalım İsviçre saatinden daha mükemmel ve kusursuz işleyen bir sistem var evrende. Elbette bir köy muhtarsız, bir iğne ustasız, bir resim ressamsız, bir nakış nakkaşsız, bir kanun kanun koyucusuz olamayacağı gibi bu sınırsız evren de başı boş ve sahipsiz değildir. Bu kainatın her şeyi bilen, şefkat merhamet ve azamet sahibi bir yaratıcısı vardır. O büyük Güç insana yarattığı diğer varlıklardan farklı özellikler vererek onu dünya konuk evine göndermiştir. Dünyada insanın işe yaraması ve kendisine verilen kabiliyetlerin devreye girmesi için ona sebeplere müracaat etmesi öğütlenmiş. Varoluşla ilgili gerçeklere ulaşabilmesi için insanın düşünmesi, akletmesi tembihlenmiş. Gerçeğin  üzeri insanın hazıra konmaması, biraz çaba göstererek kendi gayreti ile hakikate ulaşması için ince bir tül perdesi ile örtülmüş, ta ki insan o tül perdesini aralayıp altındaki gerçeği görsün diye. Bilim adamları bize tıpkı her geçen gün megapikselleri artan fotoğraf makinaları gibi açıklamada bulunuyorlar. Örneğin arının bal yaparken kullandığı işlem safhasını açıklıyorlar. Ama çiçeğin bala dönüşmesindeki etkiyi izah edemiyorlar. Güç ve azamet sahibi yüce Allah sebeplerin hakiki tesirde rollerinin olmadığını söylüyor. Evet Allah balı bize arıyla, elmayı, armutu ağaçlarla veriyor. Eğer elmayı ağaç üretti dersek, Allah a şirk koşmuş oluruz. Çünkü aklı, iradesi, bilinci, ilmi olmayan şuursuz varlıklar son derece büyük bilgi, güçlü bir irade isteyen mükemmel işleri başaramazlar. İçinde bulunduğumuz Ramazan ayı bize tutkularımızdan kurtulmamız için güzel bir fırsat sunuyor. Yavaşlayarak kendimize dönebiliriz, kaybettiğimiz manevi zenginliğimizi tekrar kazanabiliriz. Bu dönemde  çözülen aile ilişkilerimizi düzeltebilir, huzuru, mutluluğu kendi içimizde, yuvamızda ve yakın çevremizde arayarak bozulmamış fıtratımıza dönebiliriz. Unutmayalım; hayatın provası yok!

Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren