Sayı | Ausgabe: 270, 10.04.2024 | Gelecek sayı | Nächste Ausgabe: 10.05.2024

14.10.2020

Yarım küre, cennetin mahzenidir.Yarım küre, cennetin mahzenidir.Ne yazık ki, ambara fareler dadandı.İncinir evren.Gecenin yanlızlığı düşer dizelerime...
Dünyada olup bitenler, kâh çelişkiler yumağı, kâh traji-komik olaylar, ya da ağırlıklı olarak yalın gerçekler olarak insanlığı meşgul etmektedir. Her birimiz farklı pencerelerden değerlendiririz gidişatı. Bu çok normal. Olayları at gözlükleriyle irdeleyenler de rağbet görmektedir. Az da değiller hani. Şu “dedüğüm dedük, çaldığım düdük” diyenler...
Farklı, farklı görüş açıları, farklı pencereler işte. Bu kaos içinde dünyamıza fantastik peşin yargılarla değil, dünyamıza özgü yalın gerçekleri çözümleyerek ulaşabiliriz. Yaşadığımız evrende çoğumuz haksızlıklardan nefret ederiz. Bunun yanı sıra, hoşgörü ve özgürlüklerden hoşlanırız. Ama, dünyayı parmağında oynatan savaş ağaları, din bezirgânları ve sömürücüler insanlığa kan kusturmaktadır. Ben özgür düşüncülerimi pekiştiremedikten sonra yaşamın bir anlamı olur mu?
Martin LUTHER, (1483–1546) duruşma salonunda sözde yargıçlara seslenir; “Halkı cehennemle korkutup, cenneti para karşılığı satıyorsunuz. Sıkıysa cehennemi satsanız ya?” Yargıçlardan biri “Cehennemi kim alır ki?” 
Martın Luther, “Ben alıyorum, neyse parası, vereyim” Bedava verdiler cenneti. 
Martin Luther kapının önüne çıkar, duruşma sonucunu bekleyen binlerce kişiye, “Cehennemi satın aldım, benimdir. Bundan sonra oraya kimseyi almayacağım, korkmayın.” Cehennem korkusu ve kilise baskısından kurtulan halk, özgür beyinlere sahip olur. Almanya aydınlanması 500 yıl önce başlar ve tüm Avrupa'ya, dünyaya ışık saçar.
Din tacirlerinin ve kilisenin saçma-sapan dini doğmaları ile inim, inim inleyen Avrupa, Martin Luther'in cesaretiyle bilimi ve aydınlığı seçmiştir. Hurafeler ve dini yobazlık kaybetmiş, insanlık kazanmıştır.
Günümüzde ise, sözde “insan hakları” tellâllığı yapılarak, insanlığın canına ot tıkanmaktadır. Kendilerinde olmayan sözde insan hakları, dünyanın çeşitli çoğrafyalarında inşaa edilmeye çalışılmaktadır. Hep söylüyoruz, “insan hakları bahane, petrol şahane” diye.
Hani Irak'a, Suriye'ye demokrasi gelecekti? Parsel, parsel böldüler bu ülkeleri. Neden? Öz kaynakları ve petrolü için.Ege, Akdeniz ve Karadeniz'de sular ısınmakta. Savaş, Ege, Akdeniz ve Karadeniz havzası halklarının çıkarına değil, emperyalist barbarların çıkarına olacaktır. Dün öyleydi, bugün de aynı. Yoksul halkın çocukları cephelerde telef olacaktır. İstemimiz, Ege, Akdeniz ve Karadeniz'in zenginlikleri hakça bölüşülsün, savaş çığırtkanlarının hevesleri kursaklarında bırakılsın. Ha sahi, bu emperyalist şarlatanların Ege, Akdeniz ve Karadeniz'de ne işleri var?Bazı insalar (!) hep “kaptan” olurlar; ama ala-vere, dala-vere... Kalbime Trump girecek.

Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren