10.08.2022
RAB BENA, HEP BANA
Bilgi toplumu çağına girdik diye sevinirken, büyük bir buhranın ve kaosun içinde kalıverdik. Dünyamız büyük bir ekonomik bunalımın içine girdi. Ortadoğu kan gölü. Avrupa zor günler geçiriyor. Dünyadaki ulus devletlerin başında da popülist ve baskıcı liderler var. Hantal yapılarıyla insanına gönenç yüzü göstermediler. Emperyal güçler bunu fırsata çevirmeye başladı. Sözde "demokrasi" havariliğine soyunup, zenginlikleri talan ettiler, etmekteler...Bilgi toplumu çağına girdik diye sevinirken, büyük bir buhranın ve kaosun içinde kalıverdik. Dünyamız büyük bir ekonomik bunalımın içine girdi. Ortadoğu kan gölü. Avrupa zor günler geçiriyor. Dünyadaki ulus devletlerin başında da popülist ve baskıcı liderler var. Hantal yapılarıyla insanına gönenç yüzü göstermediler. Emperyal güçler bunu fırsata çevirmeye başladı. Sözde "demokrasi" havariliğine soyunup, zenginlikleri talan ettiler, etmekteler...
Bu kargaşanın asıl kaynağı, önümüzdeki dönemde Çin'in dünyanın en büyük ekonomik gücü olacağındandır. Çin'in kalkınması, batı emperyalizminin uykularını kaçırmaktadır. Çeşitli kılıflarla Çin engelini ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Çünkü, Çin muntazam gelişiyor ve komşularının kalkınmasında öncü rol oynamaktadır. Bırakın kalkınsın Çin. Yoksulluğu, dengesizliği, adaletsizliği ortadan kaldıran politikalarınız nerede? Yoksa inek mi içti?
Emperyalizm istese de, istemese de gelişen Asya ekonomileri, Brezilya ve diğer Güney Amerika ülkeleri üretim kapasiteleri ile dünyada hak ettikleri yere gelecektir. Bu bir süreç. Hakikat, barikat tanımaz.
Emperyalizm, hep ekonomik çıkarlarını ön plânda tutar. Onun için başattır. Gözüne kestirdiği bir ülke yeraltı ve yeryüzü kaynakları bakımından zenginse, vay haline... Hemen demokrasi havariliğine soyunur ya da akıl almaz entrikalara baş vurur. Hedef ülke ya işgal edilir, ya da işbirlikçileri başa geçirilir. Ülke soyulur, soğana çevrilir. Ülke talan edildikten sonra terk edilir. O ülke kolay, kolay ayakları üzerinde duramaz artık, cehennemi yaşar. Emperyalizm eşittir, sömürü, göz yaşı ve kaos...
Dünya ekonomisi zor dönemeçten geçmekte. Lübnan, Sri Lanka'nın ardından Pakistan ve Mısır iflasını bildirebilir. Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings (FR) Pakistan'ın kredi notunu durağandan negative düşürdü. Küresel olarak hızla artan emtia fiyatları, Amerika ve Avrupa başta olmak üzere, para birimlerinde sert değer kayıpları, yüksek faiz oranları ve bunun akabinde borç ödemelerinde artan mali zorluklar göze çarpmaya başladı. Lübnan, Sri Lanka, Bangladeş, Pakistan, Afganistan, Mısır ekonomik olarak çöken ve çökecek olan ülkelerin başında geliyorlar. Pakistan ve Mısır ekonomilerinin çöküşü bölge ülkelerinde ve dünyada çok büyük sarsıntılara neden olacaktır. Ekonomik ve göç olgusunun sonuçlarını düşünebiliyor musunuz?
Ekonomik olarak iflasın pençesine düşen ülkelere baktığımızda; pandemi nedeniyle daralan dünya ekonomisi, özellikle yoksul ülkelere kaldıramayacakları ağırlıklar yükledi. Hem ekonomik, hem kültürel, hem ahlâksal çöküntüler yaşanmakta buralarda.
Hüsnü Mübarek'in yıkıldığı günlerde Kahire'deydim. İkinci kez gittiğimde gördüğüm manzara aynıydı. Başkent Kahire, kaosun başkenti adeta. Kahire çok yorgun ve bitkin, halk çok yoksul. Arap dünyasının ağabeyi ve aynı zamanda güç ve istikrar kaynağı olan Mısır, 10 yıllık Sisi yönetiminin bereceksizliği yüzünden bir iç savaş tehlikesi ile karşı karşıya. Halk işşiz ve aç. Mısır'ın istikrarsızlığa doğru gitmesi, tüm bölge ve dünya için bir felâket olacaktır. Bölge ülkelerine ve Avrupa'ya milyonlarca insan göç edebilir. 100 milyonluk ülkeyi doyurmak, başı bozuk bir ekonomi ve baskıyla olanaksız. Sisi'nin baskıcı politikaları ve pandemi döneminin ağır ekonomik koşulları halkı canından bezdirdi. Şu anda Mısır'da ekmek sıkıntısı var. Ülkenin en temel gereksinimi. Oysa; yurt dışından gönderilen işci dövizleri, Süveyş Kanalı gelirleri, turizm gelirileri ve körfez ülkelerinin yatırım ve yardımları hiç de yabana atılacak gelirler değil. Her ülkenin yanaşmaları ve de hortumcuları olunca, paylaşımda çok büyük sıkıntılar yaşanıyor.
Bangladeş, yoğun nüfusu ve ekonomik yetersizlikleri ile refah seviyesi düşük olan bir ülke. Zenginlik ve yoksulluk arasında çok büyük bir uçurum bulunmaktadır. İnsanların büyük bölümü düşük ücretle adeta bir köle gibi çalıştırılmaktadır. En çok çocuk işçi çalıştıran ülkelerin başında gelmekte. Yoksulluk ve çaresizliğin yansıması sokaklara taşmakta, patlamaya hazır bir bomba görünümünde. Bangladeş'de insanlar çaresiz, insanlar ümidini yitirmiş durumda ne yazık ki...
Durumlar hiç de iç açıcı değil. Aslında bu yaşananlar, emperyal ülkelerin körüklediği büyük bir paylaşım savaşının yansımalarıdır. Biz duyarlı insanlar seçimimizi barıştan, iyilikten, demokrasiden, bilimden yana yapacağız. Savaş, bizim işimiz olamaz. Dünya çok güzel, bir yer yüzü cenneti. Hepimize yetecek kaynaklarımız var. Yeter ki hakça paylaşalım. Rabbena, hep bana demekten vazgeçeceğiz. Asıl savaş bundan çıkmakta. Dünya kimsenin tapulu malı değil ki... Neden adil bölüşmüyoruz tüm zenginlik ve güzellikleri?
Share this with your friends: