12.11.2020
Basit bir virüs dünyanın dört bir yanında milyarlarca insanın günlük yaşamını etkiledi neredeyse durma noktasına getirdi. İşte koronavirüsü diğer virüslerden farklı kılan onu yaşamlarımız ve bedenlerimiz için bu kadar özgün bir tehdit haline getiren özellikleri:Basit bir virüs dünyanın dört bir yanında milyarlarca insanın günlük yaşamını etkiledi neredeyse durma noktasına getirdi. İşte koronavirüsü diğer virüslerden farklı kılan onu yaşamlarımız ve bedenlerimiz için bu kadar özgün bir tehdit haline getiren özellikleri:Çok zeki bir virüsEnfeksiyonun ilk aşamalarında virüs insan vücudunu aldatabiliyor. Koronavirüs ciğerlerimiz ve solunum yollarımızda harıl harıl faaliyet gösterirken, bağışıklık sistemimize kendini belli etmemeyi başarabiliyor. Cambridge Üniversitesi'nden Profesör Paul Lehner "Bu virüs çok zeki, burnunuzda bir virüs fabrikası kurulmuşken kendinizi çok iyi hissedebiliyorsunuz" diyor. Vücudumuza bir virüs girdiğinde hücrelerimiz normal olarak interferon adı verilen kimyasal bir madde salgılayarak bağışıklık sistemimize ve vücuda alarm veriyor.Geç FarkediliyorFakat koronavirüs bu kimyasal maddenin salgılanmasını vücudu "kandırarak" engelliyor. Bunu o kadar iyi yapıyor ki hastalandığımızın farkına bile varmıyoruz. Profesör Lehner laboratuvarda enfekte olmuş hücrelere bakıldığında, testler "virüs diye avaz avaz bağırırken bile" bunların hastalıklı olduğunun anlaşılamadığını söylüyor. Hastalandığımızı hissetmemizden bir gün kadar önce vücuttaki virüs miktarı en yüksek noktasına fırlıyor. Ama bu noktaya gelinceye kadar koronavirüs bir hafta kadar kendini hissettirmeden çoğaltmış oluyor. Dolayısıyla hastalandığımızı farkettiğimiz an genellikle hastaneye gidecek kadar ağırlaştığımız nokta da olabiliyor.Müthiş Yayılma Taktiği varProfesör Lehner "Bu çok müthiş bir yayılma taktiği. Hasta olduğunuzu bilmediğiniz için evde yatağa bağlanıp izole olmuyor, aksine dışarı çıkıp eğlenmeye gidiyorsunuz" diyor. Virüs bu şekilde delice sürat yapan bir sürücü gibi bir hastadan diğerine atlamayı sürdürüyor. Hasta henüz hastalandığını bile anlamadan başkalarını enfekte edebildiği için virüsün, yayılmasını sürdürmek için hastalarının ölmemesine de ihtiyacı yok. Paul Lehner bu yüzden koronavirüsü "Vur-kaç virüsü" diye tanımlıyor. Bu 2002 yılında yaşanan SARS koronavirüsününkinden tamamen farklı bir taktik. SARS salgınında insanlar hastalandıklarını çabuk farkediyor ve virüsü de en çok bu aşamada bulaştırıyorlardı. Dolayısıyla kimin hasta olduğu belli olduğundan vakaları izole etmek mümkün oluyordu.Akciğer hastalığı amaCovid-19 bir akciğer hastalığı olarak başlıyor. Ama burada bile sıradışı ve tuhaf davranıyor ve bütün vücudu etkisi altına alabiliyor. Londra'daki King's College'dan Profesör Mauro Giacca, Covid'in bir çok yönüyle kendine özgü bir hastalık olduğunu hatta "yaygın herhangi bir viral hastalıktan farklı" olduğunu söylüyor. Profesör Giacca virüsün sadece akciğer hücrelerini öldürmekle yetinmediğini aynı zamanda onları bozma etkisi yarattığını anlatıyor. Enfekte olan akciğer hücreler, birbirine yapışıp işlevsizleşen -sinsisya da denen- dev kütlelere dönüşüyor. Ayrıca Profesör Giacca normal griplerden sonra ne kadar şiddetli olurlarsa olsunlar tam iyileşme gerçekleşebildiğini ama bunun Covid-19 için geçerli olmadığını da ekliyor. Kan pıhtılaşması da Covid-19'da farklı seyreden bir durum. Doktorlar bazı durumlarda hastalara müdahale edemediklerini çünkü verdikleri ilaçların kanda derhal pıhtılaşmayla durdurulduğunu anlatıyorlar.COVID-19 Hakkında Doğru Bilinen YanlışlarÇok geniş bir aile olan coronavirüs ailesinde oluşan bir mutasyon sonucunda ortaya çıkan COVID-19, ilk defa bu ölçekte bir salgına neden oluyor. Dünya Sağlık Örgütü tarafından Şubat ayında pandemi olarak ilan edilen salgın hakkında, sosyal medya aracılığıyla yaşanan büyük bir bilgi kirliliği olduğu görülüyor. Kriz durumlarında, özellikle de ölüm riskinin bulunduğu ve yayılma hızı çok yüksek olan bir salgın ortamında birçok açıdan yararlı bilgilerin paylaşılmasının yanında, insanlarda endişe ve paniğe yol açabilecek fiktif (uydurma) bilgilerin de sanal haberleşme ortamında dolaşmakta olduğu görülüyor. Yaşanan sanal kirliliğe sağlık personeli, hatta doktorların bile inanarak, halk sağlığı açısından riskli veya zararlı olabilecek yöntem ve öneriler hızla yayılıyor.
Yeni coronavirüs tüm dünyada insanlara bulaşmaya devam ederken, bu virüs hakkındaki haberler ve sosyal medya paylaşımları da internette yayılıyor. Özellikle hastalığa karşı alınması gereken önlemler ve hasta olmamak için verilen tavsiyelerde yaşanan bilgi kirliliği insanların doğru bilgiye ulaşmasını da engelliyor. Biyolojik savaş değil!COVID-19 virüsü mutasyon geçirmiş ve doğadaki yarasalardan kaynaklanmış olma ihtimali çok yüksek bir virüstür. Sanılanın aksine bir biyolojik savaş mikrobu olma kabiliyeti mantık dışıdır. %80'i asemptomatik veya çok az belirti ile genç nüfus üzerinde ölümcül etkisini göstermeyen bir biyolojik ajanın, "asker toplumunun" 18-25 yaş gençlerden oluştuğu göz önüne alınır ise çok etkin bir saldırı silahı olamayacağı gerçeğini görmek gerekir. Zaten hiçbir dünya ülkesi, koruyucu aşısını ve tedavisini bilmeden kaynak ülkeye dönüp kendisini de ekonomik, idari ve sosyal bir problemle karşı karşıya bırakabilecek bir biyolojik silahı fütursuzca kullanabilecek kadar akıl ve mantıktan uzaklaşamaz. Acaba laboratuvar kazası olabilir mi? sorusunun yanıtını tam olarak bilmemekle birlikte, Çin Halk Cumhuriyeti’nde salgının başlama noktasının daha çok vahşi hayvan eti (yarasa, fare, yılan gibi) tüketilen bir bölge olması, aynı virüsün vahşi hayvanlarda da görülmüş olması, ayrıca canlı virüslerle çalışma yapan biyo-güvenlikli laboratuvarların çok katı denetim altında tutulması gibi nedenlerle bu olasılığın da çok zayıf olduğunu söyleyebiliriz.Hastalık solunum salgılarıyla bulaşıyorSolunum yolları enfeksiyonlarında olduğu gibi COVID-19’da da bulaşma solunum salgılarıyla gerçekleşiyor ve damlacık bulaşması deniliyor. İnsanlar konuşurken, öksürük ve hapşırıkla solunum salgılarını küçük sıvı damlacıkları şeklinde havaya yayıyorlar. 5 mikrondan daha büyük bu damlacıklar havada çok kısa sürede asılı kalıyor. Daha sonra yüzeylere iniyor ve bu cansız yüzeylerde bir müddet daha bulaşıcı olarak kalabiliyor. Yüzey temizliği ve elleri yıkamak yüzeyde kalan bu bulaştırıcı damlacıkların yayılımını engelliyor. Bir diğer yönden aeretörle yapılan diş tedavilerinde ve bronkoskopi gibi girişimsel tıbbi işlemlerde ortaya saçılan damlacıkların (1-2 mikron gibi çok küçük sıvı partikülleri) havada asılı kalması esintiyle birlikte kapalı mekanları kirletme ihtimalini yükseltiyor. Bundan dolayı diş tedavilerinin (aeretör kullanılması gereken) bir süre ertelenmesi gerekiyor.Virüse karşı tedavi yollarıVirüsler bildiğimiz çok çeşitli antibiyotiklerle ölmez. Virüsleri dış ortamda, laboratuvarlarda ürettiğimiz yerlerde (ki bunlar canlı hücre kültürü veya canlı yumurta hücresi membranları olabilir), ortama katılan çeşitli ilaç veya maddelerle yok etmek son derece kolaydır. Bu durum in-vitro dediğimiz bir durumdur. Yani vücut dışı üretme. Virüslerin canlılar içinde (in-vivo) yok edilebilmesi için ise anti-viral ilaçlara ihtiyaç duyulur. Bu ilaçlar insan (veya hayvan) dokularına, organlarına veya hücrelerine zarar vermezken, virüsü yok ederek iyileşmeyi sağlarlar. Uçuk virüsünde kullanılan asiklovir, grip virüsünde kullanılan oseltamivir, HIV'de kullanılan birçok anti-viral bu şekilde etki gösterir.Ancak COVID-19' özgü bir ilaç şu an için deneysel düzeydedir. Etkinlikleri için bilgi birikimi yeterli düzeyde değildir. Ama yine de kullanılabilecek deneysel aşamada olan anti-viral ve immün yanıt düzenleyici ilaçlar vardır ve olgu bildirimlerinden olumlu sonuçlar alınmakta olduğu ve hastalık süresini azaltarak yoğun bakımdan çıkışı kolaylaştırdıkları anlaşılmaktadır. COVID-19 gibi %80-85 oranda iyileşme ile sonuçlanabilecek bir hastalıkta tedavi modellerinin yararlı olduğunu gösterebilmek için binlerce hasta üzerindeki ilaç etkinliklerinin ve klinik laboratuvar sonuçların bilimsel olarak yorumlanması gerekir. Bu durum diğer bir salgında yaşanan (Kırım Kongo Kanamalı Ateşi-Ribavirin etkileşiminde olduğu gibi) yorumlama zorluğu ile karşımıza çıkacaktır. Bu durumda ise tedavi kararlarında DSÖ veya CDC gibi bilimsel örgütlerin rehberlerine bakmak yararlı olacaktır. Esasında KKKA da, COVID-19 hastalığına benzer şekilde bir sitokin fırtınası doğurur. Ancak kendi bağışıklık sistemimizin hedef alarak hasar verdiği doku ve organlar farklıdır.
Share this with your friends: