Türkiye Birinci Dünya Savaşından sonra Atatürk'ün Cumhuriyeti kurması ile birlikte Yurtta sulh, cihanda sulh prensibi Türkiye'nin temel dış politika düsturudur.
Bin bir güçklükle, hepimizin az veya çok bilgisi dahilinde olan, emperyalist güçlere karşı verilen kurtuluş savaşından sonra Türkiye'yi idare eden hükümetler Türkiye'yi olan savaşların dışında tutmayı başarmıışlardır ve böylelikle zaten refah içinde yaşamayan Türkiye halkını savaşların getireceği felaketlerden uzak tutmuşlardır.
Türkiye'nin Cumhuriyetin kurulmasından bu yana bir diğer temel dış politika prensibi diğer ülkelerin dış işlerine karışmamak olmuştur. Türkiye sadece haklı olarak Kibrıs'ta yaşayan halkı ciddi yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalınca savaşı göze almış ve koruma amacına ulaştıktan sonra savaş sona ermiştir. Türkiye'nin dış siyaseti Atatürk'ten itibaren emperyalist karekterden arındırılmıştır ve belirli bir sürede emperyalist güçlere karşı durmuştur.
Ancak ne yazık ki üçüncü dönemdir Türkiye'yi yöneten (daha doğrusu yönetemiyen) AKP Türkiye'yi haklı olmayan ve Türkiye'nin AKP iktidara gelene kadar koruduğu yukarıda belirtilen dış siyaset düsturlarını bertaraf ederek bir savaşın eşiğine getirmeyi becerdi.
Yüz yıllardır kardeşliğin ve barışın sembolü haline gelen Hatay'da bildiginiz gibi değisik inançlar ve etnik guruplar kardeşce barış içinde yaşıyordu. Türkiye'nin geçirmiş olduğu zor dönemlerde dahi orada yaşayan farklı inançlar ve farklı etnik guruplar hoşgörülerini kardeşliklerini bozmamış ve orada olan mozaik bozulmamıştır. Bu basiretisiz ve beceriksiz hükümet Hatay'ı karıştirmayı becerdi, en azından dışarıdan ihrac ettiği ve desdeklediği eşkiya guruplarını Hatay'a yerleştirerek Hatay'da kardeşce yaşayan halkın huzurunu kaçırdı. AKP sorumsuz bir şekilde yüzbinlerce Suriyeliyi Hatay ve yakın çevreye yerleştirerek halkın huzurunu kaçırdı ve barışı tehdit ediyor. Gelen Suriyelilerin hepsi mülteci olmayıp Türkiye üzerinden Suriye'ye savaşmaya gidip Türkiye'ye geri cekiliyorlar. Zaten 900 km olan Türkiye Suriye sinırı kontrolsuz olduğundan her türlü giriş çıkış mümkün oluyor.
AKP-Hükümeti Türkiye'yi  ABD'nin ve İsrail'in yakın doğu için uygulamak istediği planın bir parçası yapıp savaşın eşiğine getirmeyi becerdi. Bundan üç sene öncesine kadar Suriye ile samimi iliskiler yürüten AKP ve Erdogan ABD'den ve İsrail'den gelen emirle çark etti ve Suriye'nin, üstüne vazife olmadan, iç işlerine karışmaya başladı. İç işlerine karışmakla kalmayıp bir de açıkca cani zihniyetli eşkiya guruplarını Hatay'a yerleştirerek Hatay üzerinden Suriye halkına karşı saldırmalırına zemin hazırladı.
RTE ve hariciye nazırı Davutoğlu (komşularla sıfır sorun:) Esad'ın en fazla bir kaç ay içinde devrileceğini düşünerek kendilerini aşan bir işe giriştiler ve İsrail'le ABD'nin oynununa geldiler. ABD ekonomik olarak ve şu an buluduğu iç siyasi durumdan dolayı Suriye'ye müdahale edecek durumda değil. Diğer taraftan Rusya, İran ve Çin'in Suriye'yi tam desteklemeleri ABD'nin geri adım atmasını da sağladı ve Suriye'ye demokrasi götürmek isteyen ve Türkiye'de dünyada örneği olmayan ileri demokratik sistemi yerleştiren RTE ve AKP Suriye'ye en azından şu an demokrasiyi götüremiyecek gibi gözüküyorlar. Hazır, diğer ülkelerin iç işlerine karışmaya başlamışken, bence AKP Sudi Arabistan'a, Katara'a, Yemen'e ve Birleşik Arap Emirliklerine demokrasiyi götürüsün. Bence zaten Sudi Arabistan ve diğer saydığım ülkeler RTE tarafindan getirilecek ileri demokrasiyi bekliyorlar ve anında kabul ederler.
AKP Hükümeti Orduyu zayıflattıkatan sonra, polis teşkilatını, yargıyı ve daha sonra medyayı ele geçirdi. Medya yalaka muhabirleri ve yazarlari ile AKP'nin yasakçı ve anti demokratik siyasetine bilerek veya bilmeyerek ciddi destek veriyorlar ve Türkiye'de zaten az olan özgürlükler tamamen ortadan kalkıyor yavaş yavaş.
Ausgabe: 277 / 08.11.2024 / Gelecek Sayı / Nächste Ausgabe: 11.12.2024
Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren