08.11.2023

Avusturya'da yaşanan şiddet ve kadın cinayetlerini sıklıkla duyar olduk. Sadece Ekim ayında, Avusturya'da altı kadın öldürüldü. Her ne kadar bilim, sanat, hukuk gibi alanlarda ilerlemeler yaşansa da “şiddet” hala yerini koruyan “yıkıcı” bir olgudur. Kadına yönelik şiddet kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan, cinsiyet eşitliğinin sağlanamamasından kaynaklanan, kadın bireylerin insan haklarını ihlal eden eylemlerdir. Kadınlar dünyanın bütün ülkelerinde fiziksel ve psikolojik şiddet tehlikesi altındadırlar. Avusturya'da yaşanan şiddet ve kadın cinayetlerini sıklıkla duyar olduk. Sadece Ekim ayında, Avusturya'da altı kadın öldürüldü. Her ne kadar bilim, sanat, hukuk gibi alanlarda ilerlemeler yaşansa da “şiddet” hala yerini koruyan “yıkıcı” bir olgudur. Kadına yönelik şiddet kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan, cinsiyet eşitliğinin sağlanamamasından kaynaklanan, kadın bireylerin insan haklarını ihlal eden eylemlerdir. Kadınlar dünyanın bütün ülkelerinde fiziksel ve psikolojik şiddet tehlikesi altındadırlar. 
İlişkilerde kadının ya da erkeğin, eğitim düzeyleri, yaşadıkları yer, akademik kariyerleri, meslekleri fark etmeksizin şiddet ne yazık ki karşımıza çıkabiliyor. Şiddetin nedeni kişiden kişiye göre değişebiliyor. Kimi zaman alkol ve madde kullanımı, maddi sorunlar, eğitim eksiklikleri, kişisel bozukluklar, öfke problemi şiddete yol açmaktadır.  Kadınlar, dünyanın her yerinde birçok şiddet türüne maruz kalmaktadırlar. Erkek ve kadın arasında eşit olmayan güç ilişkileri, kadının toplumdaki konumu ve ataerkil yapı nedenleriyle kadınlara yönelik şiddet her geçen gün karşımıza çıkıyor. Namus adına işlenen cinayetler bu şiddet türünün en ölümcül ve görünür biçimlerinden biridir. 
Dikkat edilirse bu gerekçede şiddetin mağdurları olarak kadınlar ve çocuklar, gösterilmiştir. Özellikle çocukları olan ve ekonomik olarak eşine bağlı bir kadın eşinden ayrılmaktan korkmaktadır. Çocuklarını babasız büyütmek istememeleri sebebiyle şiddete katlanmaktadırlar. Ancak ailesi içinde şiddet uygulandığına tanıklık eden bir çocuğun da ileride kendi eşine şiddet uygulaması çok olası bir durumdur. 
Birçok evlilik kadının şiddet görmesine rağmen devam etmektedir. Birçok kadın eşini sevmesi ve günün birinde düzeleceğini hayal etmesi sebebiyle eşini bırakamayacağını düşünmektedir. Eşi alkol veya madde kullanan kadınlar, bağımlılığı tedavi edilirse şiddetin ortadan kalkacağına inanmaktadırlar.
Bu haberleri okurken ve görüntüleri izlerken büyük üzüntü duydum ve aynı zamanda ne yazık ki bu tür olaylara artık çok şaşırmıyorum. Birçoğumuz gibi, bu olayı unutmak için birkaç gün sonra başka haberlere odaklanıp geçebilirim. Bu toplum, kadın ve erkek arasındaki ilişkileri farklı bir gözle değerlendirmiştir ve bu muhtemelen değişmeyecektir. Son zamanlarda, kadınların ayrılmak istediğinde erkeklerin bu durumu kişisel bir saldırı olarak algıladığını ve kadınları yok etmeye hakkı olduğunu düşündüğünü sıkça duyuyoruz. Çünkü erkekler için kadınları bir tür namus olarak görüyorlar ve kişiliklerinin bir parçası olarak kabul ediyorlar. Eğer bu namus kirlenirse, erkekler yaşamlarına devam edemezler ve bunu yapmaktan gurur duyarlar. Bu tür davranışlarda bulunan erkekler gereken cezayı almalı ve adil bir şekilde cezalandırılmalıdır. Haksız tahrik, iyi hal veya pişmanlık gibi nedenlerle ceza indirimlerinin yapılmasına izin verilmemelidir. Umarım, genç nesiller, kadın-erkek ilişkilerindeki bu çarpık ve tutarsız yaklaşımları geride bırakarak, kadın ve erkeğin saygı ve sevgi temelinde bir arada olması gerektiğini ve ilişkisini sonlandırmak isteyen kişinin bunu yapma özgürlüğüne sahip olduğunu anlarlar. Hayatımıza, seçimlerimize ve özgürlüğümüze sahip çıkmak istediğimiz için tehlikede olmadığımız bir gelecek için çalışmalıyız.

Ausgabe: 277 / 08.11.2024 / Gelecek Sayı / Nächste Ausgabe: 11.12.2024
Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren