17.02.2021
Tüm dünyada gözler aşı firmalarının ürettiği aşılardayken kafalarda da türlü türlü sorular dolaşıyor. Hangi aşıyı olmalıyız? Hangisi daha güvenli? Hangisi daha az yan etkiye neden oluyor? Pek çok açık soru, pek çok belirsizlik var. Peki hangi aşıya güvenmeliyiz?Tüm dünyada gözler aşı firmalarının ürettiği aşılardayken kafalarda da türlü türlü sorular dolaşıyor. Hangi aşıyı olmalıyız? Hangisi daha güvenli? Hangisi daha az yan etkiye neden oluyor? Pek çok açık soru, pek çok belirsizlik var. Peki hangi aşıya güvenmeliyiz?
Genel olarak aşı olma fikri pek çok insana cazip gelmeyebilir. Öyle ya, hasta olmadan neden vücuduma dışarıdan bir madde sokayım ki? Halbuki aşılar, yüz yıllardır toplumları bir bütün olarak hastalıklardan korumaktadır. Özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan hasta ya da yaşlılar aşılara birinci dereceden ihtiyaç duyarlar. Çevrenizde yaşlılıktan dolayı düzenli olarak grip ve zatürre aşısı yaptıran bir tanıdığınız mutlaka vardır. Çünkü bu hastalıklar yaşlılarda çok ağır seyrettiği için, hastalık oluşmadan önce, koruyucu olarak aşı yaptırmak, bağışıklık sistemi zayıf kişilerde bir zorunluluktur. Korona aşısı da tam olarak böyle çalışıyor. Sağlıklı kişilerin, hastalığa yakalanmadan toplumda rahatça dolaşabilmeleri için aşı olmak şart. Peki aşılar arasındaki farklar neler?
Günümüzde, bebeklikten itibaren yapılan her türlü aşı, mikrobun zayıflatılmış hali diye özetleyebileceğimiz, klasik yöntem aşılarıdır. Yani, mikrop laboratuvar ortamında zayıflatılır, hastalık yapma özelliği yok edilir ve vücuda verilmesiyle beraber, vücut onu tanıyarak bağışıklık oluşturur. Bu yöntemi kullanan en bilinen aşı firması Sinovac, yani Çin aşısı. Diğerleri de Rus Sputnik 5 ve Oxford Astra Zeneca aşılarıdır.
Klasik yöntem aşıları, yıllardır aynı yöntemle üretilmektedir. Temel bir aşı çözeltisinin içine, hangi hastalığa karşı aşı yapmak isteniyorsa, onun zayıflatılmış mikrobunu veye mikrop parçasını koyarak elde edilen aşı türüdür. Her sene yapılan mevsimlik grip aşısı buna en iyi örnektir. Grip mikrobu her sene çok ufak farklılıklarla yeniden salgınlara neden olur. Firmalar, bir veya iki sene önce ortaya çıkan, salgınlara neden olacak kadar sık görülen bu grip virüslerini izole eder, ondan yeni aşı hazırlarlar ve bizler de her sene yeni bir grip mikrobuna karşı aşılanmış oluruz. Yani, her sene grip aşısı olurken, hep aynı aşıyı değil de, son yıllarda en sık görülen grip virüsüne karşı aşı olmuş oluyoruz. Bu nedenle, bir kere grip aşısı olmak yeterli değil, her sene yeniden aşılanmak gerekli. Peki bu klasik yöntemin avantajı nedir? Onlarca yıldır aynı yöntem kullanıldığı için, yapımı kolay, etki-yan etki kıyaslaması bakımından yeni tür aşılara göre daha güvenilirdir. Ayrıca üretimi, saklaması, dağıtması gibi diğer unsurlar da şimdiye kadar defalarca kez başka aşılar için de yapıldığı için, çok bilinen, çokça tecrübe edilmiş bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor. Ancak bu yöntemin de dez avantajları var. En büyük sorun, aşıyı oluşturmak için zayıflatılmış mikrobu elde etmek gerçekten zor. Bu nedenle de üretimi istenilen miktarlarda yapılamıyor.
Gelelim yeni nesil mRNA aşılarına. Bu aşılarda, hastalık yapan mikrobun parçalanmasıyla elde edilen belirli bölümleri aşı olarak uygulanıyor. Bunu yapan en bilindik firma ise Alman BioNTech/Pfizer ve Amerikan Moderna firmaları. Bu aşının en büyük avantajı, klasik aşılara göre çok daha çabuk üretilebiliyor olması. Yani, hangi hastalığa karşı aşı üretmek istediğinizi biliyorsanız, o mikrobun parçasını kullanmak yeterli. İşte bu nedenlerden dolayı her iki aşının da geliştirilmesi bu kadar kısa sürede gerçekleşmiş oldu. Bu anlamda, yeni nesil mRNA aşıları, üretim kolaylığı bakımından avantajlı görünüyor. Klasik yöntemde ise, mikrobun hem zararsız olacak kadar inaktive olması hem de bağışıklık sistemini uyaracak kadar güçlü olması gerektiği için çok ince ayarda çalışmak gerekli. Ancak, mRNA aşıları çok yeni bir teknoloji olduğu için, kuşku ve soru işaretleriyle yaklaşılması doğaldır.
Ne olursa olsun, hangi firma ya da hangi aşı türü olursa olsun, bütün aşılar Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO), Amerika İlaç ve Gıda Dairesi’nin (FDA), Avrupa İlaç Dairesi’nin (EMA), her ülkenin kendi sağlık bakanlığının ve tüm sağlık kuruluşlarının belirlediği asgari gereklilikleri yerine getirmek zorundadır. Yani, eğer bir aşı hastalara uygulanabilirlik onayı almış ise, bu aşı güvenilirlik, etkinlik, güvenlik, kalite gibi pek çok parametre kontrolünden geçmiş ve gerekli tüm koşulları sağlamış demektir. Bu aşının hangi ülkede, hangi firma tarafından üretildiğinden bağımsız olarak, hangi onayları almış olduğuna bakmak gereklidir. Çin aşısı ya da Alman aşısı, hepsi aynı güvenlik standartlarını yakalamak zorundadır.
Bu durumu şöyle özetleyebiliriz; hangi aşı olursa olsun, onaylanmış aşılar, hem kendi sağlığımızı hem de bulunduğumuz toplumu korumamız için tek ve en önemli yoldur. Eğer imkanınız varsa, aşılanma sıranız geldiyse, gönül rahatlığıyla aşınızı olmanızı yürekten tavsiye ederim. Bu zor günleri hep birlikte atlatacağımıza inanıyorumç
Herkese sağlıklı, mutlu ve huzurlu günler dileklerimle.
Soru, görüş ve önerileriniz için mail yollayabilirsiniz.Sağlıkla kalın...
Share this with your friends: