Birkaç gün önce yine enteresan bir kadının yaşamını dinledim. Avusturya'da doğmuş ve 18 yaşına kadar burada yaşamış bir Türk kızı Nejla Hanım. Türkiye'ye düğün vesilesiyle gelmiş ve o gece düğünde tanıştığı gence kaçmış. Sonra evlenerek Türkiye'de yaşamaya başlamış... Neden bu kadar ani bir karar vererek evlendiğini sorduğumda cevabı çok acı geldi. Nejla öz annesi tarafindan henüz çocukken inanılmaz şekilde şiddete uğruyormuş. Neden ve nasılını sormadım çünkü küçük bir çocuğun şiddet görmesi Kabul edilemez. Sonunda komşunun şikayetiyle Nejla annesinden alınarak bir yurda yerleştirilmiş. Onun bu kadar kısa sürede karar vererek evlenme isteği elbette hiç görmediği ilgiyi, sevgiyi almak istemesinden kaynaklanıyor. Peki Nejla hakettiği ilgiyi şevkati ve huzuru bulabildi mi? Tabii ki hayır... Eşi sorumsuz bir Adam olduğu için Nejla şimdi istanbul'da temizlik görevlisi olarak çalışıyor. Pire gibi temiz mi temiz bir kadın.. Senin yaptığın bu işi Viyana'da bir otel'de yapsan inan istanbul'da kazandığından daha fazla kazanırsın dediğimde “haklısın” demekle yetindi.. Dayanamadım sonunda biraz çıkışarak “Sen Avusturya vatandaşısın neden gitmiyorsun” dedim. Nejla'nın iki çocuğu var. Kocası onları kendi üzerine kaydettirdiğini, giderse çocuklarını asla ona göstermeyeceğini söylemiş. Anlayacağınız kandırmış kadıncağızı... Dedim ki Türkiye'de böyle birşey yok.. Hukuk var. En azından halen var... Sen vatandaşsın biraz araştır ne olur... O kadar çaresizdi ki... Peki oldu ki Avusturya'ya gittin en kötü ne olur? Diye sordum. “Beni kadın yurtlarından birine yerleştirirler. Yurt dediğim içi döşeli bir ev.. Sonra iş bulunca kiramı öderim.” dedi. Peki biz sana burada aynı şartları sağlayabiliyor muyuz? Diye sorduğumda “Hayır” diye cevap Verdi. Tabi ki hayır çünkü Türkiye'de böyle bir sistem yok ve uzun süre de olmayacak. Daha geçen gün yine bir kadın eski kocası tarafından başına defalarca yediği çekiç darbesiyle öldürüldü.. Türkiye'de kadının hayatı sudan ucuz.
Ama Nejla'nın tek derdi çocukları... Ya onları bir daha göremezse.. Ya sadece kendi gider çocuklarını aldıramazsa...
Ve parası yok tabi ki... Ona arka çıkan kimsesi yok...
Bana “Git diyorsun ama param yok. Parasız olmak nasıl birşey biliyor musun?” Dedi. Biliyorum elbette... Kapana kısılırsın adeta... Herşeyi biliyorsundur. Ama susmak zorunda kalırsın. Paran yoktur çünkü.. Gidecek yerin yoktur. Annen baban yoktur arkanda. Kimseye anlatamazsın ya da anlattığın insanlar derdine çare olamaz...
Paran varsa kimseye eyvallahın olmaz. Arkanda bir not bile bırakmadan çeker gidersin. Geride bıraktığın insanlar umurunda olmaz.. öyle degil mi? Dedim.
Ama herşeyi bu kadar paraya bağlarsak o zaman via nasıl “biz” olacağız? Nasıl “hayır” diyeceğiz?
Unutmayın her kadının yaşadığı ayrı bir hayat var. Ve o hayatın içinde yaşanan ızdıraplar apayrıdır...O veya bu nedenle bizi üzen deneyimlerin ardından hepimizin hissettiği tek bir duygu vardır: O da güçsüzlük...
Şimdi ne yapacağım? Durumu...
İşte susmayarak güçlü olabiliriz ancak... Geri dönüşü olmayan bir yola tek gidişlik bilet alarak güçsüzlüğümüzü alt ederiz... Susmamak bağırmak değildir... “Hayır” demenin Kabul etmemenin bin tane yolu var...
Şu zamana kadar vicdanımdan çok şey kaybetmiş bir kadın size “Susma!” Diyor. Siz boyun eğdikçe daha fazla acıtırlar bilmezsiniz. İnsanoğlu güçsüzü ezmek için programlanmıştır.
Eğer boyun eğmezseniz kimse sizden daha fazlasını isteyemez. Ama bu yolun sonunda yalnız kalacağınızı da unutmayın...
Zira erkekler güçlü kadınlara her zaman imrenir ama onlarla bir yaşam sürmeyi istemezler...
Share this with your friends: