Sayı | Ausgabe: 270, 10.04.2024 | Gelecek sayı | Nächste Ausgabe: 10.05.2024


Bu ay İstanbul’da yaşanan saldırıdan bahsetmek istiyorum. Sizler her ne kadar Avusturya’da yaşanız da sıklıkla her iki havalimanını da kullanıyorsunuz. Yaşadığımız olay her an hepimizin başına gelecek türdendi. Bunun için size İstanbul’da neler olup bitiyor anlatmak istedim.
Havalimanına yakın oturduğum için ardı ardına giden ambulansların siren seslerini duymam hiç zor olmadı. Bakırköy ile Havalimanı arası neredeyse bu seslerle uzun süre çınladı. Olayın geri kalanını herkesin televizyonlardan takip ettiğini varsayıyorum. Size anlatacağım olayın bilmediğiniz kısmı yani madalyonun diğer yüzü…
Havalimanının bir gün boyunca kapalı olacağını öğrenmiştik ki birden gece saat 02:00 sularında uçuşlar tekrar başladı. Her yer yıkanıp temizlendi. Sanki hiç bir şey olmamış gibi tekrar hayata başladık. İşin içinde para olması tüm akan suları durdurdu. Daha önce yaşadığımız Taksim ve Vezneciler’deki patlamaların ardından da birkaç gün her hangi bir gariplik var mı diye etrafımızı kontrol ediyor  bir süre sonra tekrar İstanbul’un hızlı yaşantısına ayak uyduruyorduk. Yine aynısı oldu. Metrobüs’te ve diğer kalabalık yerlerde yanımızdan kim gelip geçiyor, insanlar ne giymiş, eller cepte mi? Tuhaf bir şey var mı diye birbirimizi süzüyoruz. Sonra tüm heyecanlarımız geçip tekrar rehavete dalıyoruz. İşte biz rahatlayınca terör tekrar ortaya çıkıp “uyuma” diyor bizlere, “hep tetikte ol ve kork!”
Biz İstanbul’da yaşayan Türkler olarak bombalara, saldırılara hemen alışıyoruz ama yabancılar unutmuyor. Özellikle Alman turistlerin Türkiye’ye gelmeyi sakıncalı bulduğunu biliyorum. Ama bu türden bir saldırı dünya’nın her yerinde olabilir. İstanbul, Berlin, Viyana diye bir ayrım yok ne yazık ki... Patlamadan ertesi gün Hollandalı turistler Havalimanında idi. Terörden korkmadıklarını göstermek için gelmişlerdi. Bu şekilde düşünen turistler de var. Ama azınlıkta olduğunu biliyorum. Umarım bu sayı gün geçtikçe artar ve İstanbul yine turistlerin en çok tercih ettikleri yerden biri olur. Şu an turist sayımız o kadar az ki Kapalıçarşı’daki esnaf kan ağlıyor. Birçok kişi işten çıkarıldı ve bu insanlar bu zamana kadar yaptıkları işten çok farklı bir alanda çalışmak zorundalar.
Umarım durum daha da kötü olmaz. Olmayacağını umut ediyorum. Uğruna şiirler yazılan, filmlere konu olan güzel İstanbul bunu hak etmiyor… Güzel güney sahillerimiz, muhteşem doğamız daha çok görülmeli ve korunmalı…
Bu bayram İstanbul’u özleyen herkes için Yeşilköy sahilde bir bardak çay ve harika bir simit yiyeceğim. Özellikle Viyana’da gecenin bir yarısı sohbet ettiğim ama adını unuttuğum İstanbul aşığı Taksici abimiz için…
Hepinize mutlu bayramlar diliyorum. Bir daha ki ay umarım daha güzel şeyler yazarım…
Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren