14.08.2019
Her ay sizlerin sorunlarını dile getirmeye çalışıyorum. Bazen aralarda farklı konulara girsek de genel itibariyle tarzımı, özümü, düşüncelerimi artık biliyorsunuz diye kabul ediyorum.Her ay sizlerin sorunlarını dile getirmeye çalışıyorum. Bazen aralarda farklı konulara girsek de genel itibariyle tarzımı, özümü, düşüncelerimi artık biliyorsunuz diye kabul ediyorum.
Herkesin sorunları, acısı, sevinci başka ama bu duygular en nihayetinde pozitif ve negatif olarak ikiye ayrılıyor. Negatif duygu ve düşünceyi kim ister ki diye sormuyoruz bile ama anladım ki benim yaşam amacım negatif duyguları pozitif anlamda kullanmak, onları dönüştürerek pozitif olaylar örgüsü kurmak…
Nisan ayında Viyana’dan İstanbul’a dönerken yaşadığım enteresan bir olayı anlatmak istiyorum ama size kısa bir bilgi vermeden geçersem olayın manası biraz eksik kalır diye düşünüyorum.
Viyana benim şehrim olduğu için Aralık ayından bu yana yaşadıklarımı kısa bir özetle de olsa İstanbul’da yazdığım gazeteden ve kendi internet sitemden de önce Aktuel’e yazmak istedim. Çünkü olayın manası, yani İstanbul’a dönerken Havalimanında yaşadığım bu mevzuyu anlatmanın başka bir mümkünatı bulunmuyor.
Aralık ayında ani bir ameliyat geçirdim. Gerçekten ülkemizin doktorları çok çok iyi. Ve ameliyat süreci sonunda az da olsa kemoterapi aldım. Ve yan etki olarak da resimde gördüğünüz saçlarımdan bir eser kalmadı. Dolayısıyla başörtü kullandım. Ama başörtüsünü çoğunlukla arkadan topuz yaparak bağlamayı tercih ettim. (Bunu neden söylediğimi aşağıda açıklayacağım)
Viyana, her şekilden, her renkten insanın yaşadığı bir şehir. Kabullerini yapmış olduğunu düşündüğüm için kaldığım süre boyunca saçımı açarak kullandım. Ve gerçekten hiçbir gerekçesi olmadan aynı saç stiline sahip birçok kadın gördüm. Kendimi hiç farklı gözler tarafından izleniyor gibi hissetmedim. Oldukça rahattım. Benden daha aşırılarını da gördüm. Ancak dönüş yolunda ise tekrar saçımı kapatmayı tercih ettim. (Aslında saçım yoktu ama ben latife yapıyorum)
Çünkü uçakta Türk yoğunluğu var. Bir de biz meraklı bir milletiz. Sormayı, yorum yapmayı severiz. Rahat olmayı istedim açıkçası.
Her neyse, havalimanında güvenlikten geçeceğim. Sırada yine birçok Türk ailesi var. Orta yaşı geçmiş olan saçı kapalı teyzelerimiz güvenlik kontrolünden geçti. Ve sıra bana geldiğinde Güvenlik Görevlisi kadın tarafından başörtümü çıkarmam istendi. Başörtüsünü bağlama sitilimde kulaklarım, boynum tamamen açık olduğu için güvenlik anlamında bir sorun olacağını düşünmemiştim. Sonra görevli kadına neden diğer hanımların baş örtülerini çıkarmalarını istemediğini ama benden bunu talep ettiğini sordum. Cevap veremedi…
Ondan doğru düzgün bir yanıt alamayınca durumumun Müslümanlıkla değil, sağlıkla ilgisi olduğunu söyleyerek, aynı size yukarıda yazdığım gibi açıklama yaptım. Ve bitirince de başörtümü çıkardım. Ama bunu yaparken asla negatif bir tavır sergilemedim. O an gözleri doldu ve bana “Saçların çok kısa ama sana çok yakışmış, başörtüsü takmana gerek olacak bir durum yok, rahat olabilirsin” dedi. Ve sonrasında gülümsedi. Şimdi o güvenlik görevlisi kadın arkadaşımın bana yaptığı ayrımcılıktı, bundan oldukça eminim. Bu arada yazdıklarımda herhangi bir yanlış ve de çarpıtma kesinlikle yok. Bundan emin olabilirsiniz.
Ama onun bu olayı asla unutmayacağını ve bir dahaki sefere önyargılarını, tutumlarını bir kenara bırakacağına kesinlikle eminim. Benim tavrım ona net bir şey gösterdi. O da; “Olaylar her zaman göründüğü gibi değildir ve daima görünenden fazlası vardır.”
Ben eğer kızarak tepki gösterseydim, sesimi yükseltip itiraz etseydim. Hakkımızda “Yine Türkler kavga çıkartıyor, zaten hep uyumsuzlar, her şeye itiraz ediyorlar…vb. şeyler söyleyeceğine oldukça eminim. Yalan mı? Ama ben onun negatif olarak gördüğü konuyu tamamen pozitife çevirdim artı bir hayat dersi vererek!
Yani sonuç itibariyle hiç merak etmeyin, istediğiniz okulu bitirin, üst makamlarda görev yapın hiç farketmez, görüntünüz bir başkasında negatif bir imaj çizebilir. Ama unutmayın o imajı değiştirmek, hatta bir kapak yapmak da sizin elinizde.
Ve evet, bu da ona bir kapak olsun…Sevgiler,
Share this with your friends: