12.11.2019

5-6 aydır Viyana’ya gelemedim. Biliyorsunuz bir tedavi ve kontrol sürecindeyim. Biter bitmez nefes almaya geleceğim. Tabi ki hayat biz planlar yaparken başımıza gelenlerden ibarettir. Benim gibi birçok insan var bunu yaşayarak öğrenen… Acıya acıya deneyimleyen…  Ama hayatın kendisi bu değil mi? Geçen gün çok sevdiğim bir arkadaşımla sohbet ederken şöyle söyledi: “Ben bu belirsizliği seviyorum. Yarının ne olacağının belli olmaması riskli ama bir o kadar de eğlenceli. Bilmemek güzel değil mi?”5-6 aydır Viyana’ya gelemedim. Biliyorsunuz bir tedavi ve kontrol sürecindeyim. Biter bitmez nefes almaya geleceğim. Tabi ki hayat biz planlar yaparken başımıza gelenlerden ibarettir. Benim gibi birçok insan var bunu yaşayarak öğrenen… Acıya acıya deneyimleyen…  Ama hayatın kendisi bu değil mi? Geçen gün çok sevdiğim bir arkadaşımla sohbet ederken şöyle söyledi: “Ben bu belirsizliği seviyorum. Yarının ne olacağının belli olmaması riskli ama bir o kadar de eğlenceli. Bilmemek güzel değil mi?”
Yarını bilmeyelim gerçekten de … Zaten her şeyi bilerek, planlayarak nasıl yaşanır ki? Hiçbir risk almadan, kendini akışa bırakmadan nasıl adına “hayat” deriz yaşadığımız iklimin?
Tabii ki hep iyi günlerimiz olmayacak. Her istediğimizi her an yapamayacağız. İşin sırrı burada… Her şeyi önceden pratik yaparak, sanki “prova” yapar gibi yaşayamayız değil mi?
Avrupalılar ile aramızdaki en büyük fark bu işte!  Bize asla inanmıyorlar. Ne yapacağımız işe ne kuracağımız aileye asla görmeden, denemeden inanmıyorlar. Aramızdaki kültür uçurumumun farkına vardığınızda gerçekten dehşete düşebilirsiniz. Çünkü taraflardan biri sürekli kanıtlayan, karşısındaki de sürekli emin olmak isteyen, kanıt bekleyen…
Böyle bir yaşam nasıl mümkün olabilir? Önceden kestirilmiş, planlanmış, kesin…
Hayatın içinde renkler vardır. Her rengin kendi içinde tonu farklıdır, renkler içindeki geçiş kesin değildir. Hal böyleyken her eylemimizde aynı sonucu alamayabiliriz.
Bugün en sevdiğimiz insan yarın hiç tanımadığımız birine dönüşebilir hatta ondan kaçmaya çalışıyor da olabiliriz. Olabilir… 
Ama işin sırrı başımıza gelen her kötü olay için en az iyileri kadar teşekkür etmek ve pes etmeden yolumuza devam etmektir. 
Pes etmemek ve her renk için teşekkür etmek… Kırmızı kadar kahverenginin de değerini bilmek gerekir. Hiç belli olmaz yarın kahverengiyi de seversiniz. Hem o rengi pembe veya turkuaz ile yan yana gördünüz mü bayılırsınız… 
En kısa sürede Viyana’da görüşmek üzere… 
Sevgiler,

Ausgabe: 277 / 08.11.2024 / Gelecek Sayı / Nächste Ausgabe: 11.12.2024
Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren