12.03.2020

8 Mart Dünya Kadınlar günü hatırına size biraz kendi feminizm hikayemden bahsetmek istiyorum. 8 Mart Dünya Kadınlar günü hatırına size biraz kendi feminizm hikayemden bahsetmek istiyorum. Aslında bu uzun hikâyeye çocukluğumdan başlarsam çok abartmış olmam sanıyorum. Ama geçmişe gideceğiz ki bu işin tadı çıksın öyle değil mi? Başlayalım o zaman...  İlk okuldayken erkek çocuklarının kızların saçlarını çektiği, onları hırpaladığı zamanlarda ben de altta kalmayıp şiddet sever minnoşları ilk bulduğum yerde pataklayıveriyordum. Kendimce bir eşitlik mekanizması oluşturmuştum sanıyorum. Robin Hood misali zenginden alıp fakire vermek gibi yani…  İşte feminizmin ilk tohumlarını kalbime o zamanlar atmıştım. Sonra o ilk aşık olduğum erkek yani babam, öyle pasif, başarısız bir adamdı ki büyürken söz vermiştim kendime benim aşık olacağım adam güçlü, kuvvetli, kararlı ve başarılı olacaktı! Fakat o gün gelip de ilk aşkımı yaşadığımda tabanları yağlayıp arkasına bakmadan kaçan erkeğin babamdan farkı olmadığını anlamıştım. Daha sonra yaşadığım aşkların da ortak noktası buydu zaten! Meğerse keramet babamda değil, erkeklerin genlerindeymiş! Arada az da olsa da umut ışığı belirdiğinde ise ya ben onlara geç kalmıştım ya da onlar yanlış adamlardı... (Ya da yanlış adamım diyerek kaçmaya çalışanlar... onu da siz anlayın artık)Buraya kadar kötü giden aşk hikayelerinin tüm suçunu erkek cinsine atıyor değilim. Ben de zor kadınım aslında. Kandırılması pek mümkün olmayan, yalanları çabuk yakalayan, hisleri tavan yapmış bir mahlukum. Eh birazcık da akıllı... Şansızlığım babamın ölümüyle perçinlendiğinde ailenin erkeklerinin miras gazabına uğradım. Ne de olsa kız çocuğuydum ya,  Evlenince mirasımı kocamla paylaşacak elin adamına para yedirecektim! Dolayısıyla onların izin verdiği, uygun gördüğü bir miktara razı olmalıydım.  Neyse ki bunun da altından kalkmaya çalıştım dirayetli oldum! Adliye koridorlarında hakkımı aramak için elimden geleni ardıma koymadım… Bu sırada günlük aktivitelerimde erkeklerden gelen sözlü tacizlerin yerini fiziksel taciz almaya çalıştığında onlara dünyanın kaç bucak olduğunu güzel bir şekilde gösterdiğime inanıyorum. Tabii sadece kendimi değil hemcinsimi de korumuşumdur. Bu konuda da kendimi tebrik etmem gerekir…Üniversitede bile çalışarak ayaklarımın üstünde durmayı öğrenmiş, iş hayatında ise öğrendiklerimi uygulamaya çalışmaya başlamıştım. Başarılarım, aldığım terfiler, erkekleri pek sevindirmese de ben yılmadan yoluma düşe kalka devam etmeye çalıştım... Erkek kılığına girmiş kadın arkadaşlarımı da anmadan geçemeyeceğim!Aşk hayatımda genel durumumum parçalı bulutlu olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Evde erkek işlerini yapmaya, organize etmeye, faturalarımı takip etmeye çalışmak zor... Hastalığımda ve sağlığımda kendi yanımda olmak, ne olursa olsun kendi kazandığım parayı harcamak hiç kimseye muhtaç olmamak hayatımda aldığım en büyük karar… Bu anlamda evde oturup eşinin parasını harcayan, eve gelirken telefonda ihtiyaç listesi veren hemcinsimi kıskanmaktan çatlasam da kendim gibi olmanın her zaman daha avantajlı olacağını düşünüyorum. Ya da bu bir savunma mekanizması mı onu bilemedim… Aile bireylerim arasında da birçok boşanma hikayesi, terk edilme acısı, kavga - dövüş izlemek ve bunları biriktirmek aynı zamanda erkeklerin iktidarına da karşı çıkmayı da gerektiriyordu... Ben de karşı çıktım! Eril güce karşı çıktım! Hem özel yaşamımda hem de sosyal yaşantımda... Bunca zamandır yalnız ve dik başlı bir kadın olarak yaşantıma devam ederken yıllar geçtikçe içimdeki Aslanın ayaklarının daha fazla yere bastığını görmek beni sevindiriyor. Çünkü biliyorum ki herkes bir şekilde kendi içinde yapayalnız… Evet, ormanın kraliçesi benim ama o kadar da güvensiz, şüpheci değilim. Çünkü feminist olmak kadın özgürlüğüne inanmaktır, erkeklere düşmanlık etmek değil… Kaldı ki benim karşı cinsi ne kadar sevdiğimi herkes bilir... Yani sonuçta hayat onlarsız son derece saçma bir hal alırdı, yanlış mı düşünüyorum?Ben, fikrini özgürce savunan kadınların, eşit işe eşit ücretin yanındayım. Güç dengesizliğinden dolayı erkekten gelen her türlü şiddetin de karşısındayım. Benim yalnızlığım mı?O zaten 38 yılın genel konusu… Onu çözmek biraz zor ama imkansız değil… Benim yalnızlığım tecavüze uğramış bir kadın arkadaşımın uykusuz geceleri yanında kum taneleri kadar ufacık ve önemsiz…Elbette, bu yolda bazen yorulduğum oluyor, hayat rampalı yollardan ibaret çünkü… Kadın-erkek ayırt etmeden ama kadınların daha sağlam bir şekilde olması gerekiyor. Kendimizi bir başkasının sırtına dayamadan ayakta ve hayatta kalmalıyız. Bazı arkadaşlar var da son derece rahatlar onlara bir mesaj vermeye çalışıyorum. Bayılıyorum onlara! İşte benim feminist olma hikayem başıma gelen zorluklardan kaynaklandı… Ama şimdi geriye dönüp baktığımda “ İyi ki” diyorum. “İyi ki başıma bunca zorluk,sıkıntı, bela gelmiş…” Ben mutluyum bu halde…Üretken, kendine katkısı olan, kimseye muhtaç olmayan, dikbaşlı bir kadın olmaktan dolayı mutluyum!Birine göre de sabahları minnoşum:)  Hep Zeyna değilim yani o bakımdan…Kadınlar günümüz kutlu olsun!

Ausgabe: 277 / 08.11.2024 / Gelecek Sayı / Nächste Ausgabe: 11.12.2024
Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren