Sayı | Ausgabe: 270, 10.04.2024 | Gelecek sayı | Nächste Ausgabe: 10.05.2024

14.10.2020

Birleşmiş Milletler birkaç defa Karabağ ın Azerbeycan a ait olduğunu açıklayarak Ermenistan ın bu topraklarda illegal bulunduğunu karara bağladı. Birleşmiş Milletler birkaç defa Karabağ ın Azerbeycan a ait olduğunu açıklayarak Ermenistan ın bu topraklarda illegal bulunduğunu karara bağladı. Britanyalı Bilim Adamı Filozof Bertrand Russel (1872-1970) “Savaş kimin haklı olduğuna değil, kimin güçsüz olduğuna karar verir” der. Azerbeycan ile Ermenistan arasında şu an cereyan eden çatışmanın nasıl başladığını bilmiyorum. Bildiğim şey Ermenistanın bundan 30 yıl önce Azerbeycan topraklarının bir kısmını hukuksuzca işgal etmiş olmasıdır. Ayrıca nüfusu 3 milyonu bile bulmayan Ermenistan ın yıllar önce Karabağ bölgesini de kendi hür iradesi ile işgal ettiğini düşünmüyorum. Ermenistan halkı aç, işsiz, ülkenin ekonomisi oldukça kötü. Hatta yüzlerce Ermeni Türkiye ye çalışmaya geliyor. Bu durumda olan bir ülke neden savaşa girer anlamakta güçlük çekiyorum.Ermeni diasporası yıllardan beri Türkiye aleyhine durup dinlenmeden faaliyet yürütüyor. Başta Amerika, Fransa ve Avrupa nın bazı  ülkelerinde yaşayan Ermeniler bu çalışmalarını ülkelerini kalkındırmak için kullansalardı topu topu nüfusu  3 milyonu bile  bulmayan bir ülkenin kalkınması kaçınılmaz olurdu. Yurt dışında yaşayan Ermeniler isteselerdi ülkelerine bilim ve teknolojinin gelmesi, yeni iş yeri ve istihdam alanları açılması  konusunda ciddi katkı sağlayabilirlerdi, ama maalesef tüm enerjilerini kin ve düşmanlığı körüklemek için kullandılar. İnanıyorum ki onların içinde de sağ duyu sahibi ve bu gidişata karşı çıkanlar mutlaka vardır, lakin “bir deli bir kuyuya taş atar bin akıllı çıkaramaz“ misali ellerinden bir şey gelmiyor.Bundan 12 yıl önce İran a iki haftalığına bir seyahat yapmıştım.O zamana kadar İran halkının iş başındaki hükümeti desteklediğini zannediyordum. Ama halkla bire bir görüşünce yanıldığımı anladım. Hükümeti destekleyenlerin sayısı yüzde beşi bile geçmiyordu. Tabii hiçbir şey, göründüğü gibi değil, perdenin önünde görülenler ile arkasında cereyan eden işler bir birinden çok farklı. İranda görüştüğüm insanlar hükümete çok kızıyorlardı. Gerekçe olarak da  hükümetin kaynaklarını askeri alanda harcayıp halka yansıtmamasını gösteriyorlardı. İran bugün de bazı ülkelerdeki muhalif grupları destekliyor, devletin  doğalgaz satarak kazandığı paraları bazı örgütlere aktarıyor. Tabii halk da haklı olarak buna tepki gösteriyor, çünkü devletin kendilerini ihmal ettiklerini düşünüyor.İran ın yerel parası son 12 yılda yüzde  bin 450 leri bulan bir oranda değer kaybetti. 2006 da bir dolar 9 bin riyale denk iken son verilere göre serbest piyasada bir dolar için 140 bin riyal ödeme yapılıyor. O seyahatimde Isfahan dan Shiraz a giderken yol boyunca ekilip dikilmeyen bom boş araziler gördüm. Bir iranlıya arazinin neden boş olduğunu sordum. O da bana “ burası çöl” diye cevap verdi. Oysa aynı güzergahta zaman zaman bağı bahçesi olan yem yeşil küçük küçük köyler göze çarpıyordu. Yani insanlar çalışarak oralarda kendilerine yaşam alanı oluşturmuşlardı. O zaman içimden “buraya Hollanda dan 10 tane ziraat mühendisi getirilse, Isfahan Shiraz arasındaki bölgenin çehresi değişir, buralar cennet gibi olur” diye geçirmiştim.Afganistanda da benzer bir durum var. Bugün itibari ile Afganistan 35 milyon ve oldukça genç bir nüfusa sahip. Ülkede demir yolu yok (sadece 26 km.). Ferd başına düşen ortalama gelir açısından dünyanın en yoksul ülkeleri arasında. Ortalama yaşam süresi kadın ve erkeklerde 43 yıl. Her 1000 kişiden 23 ü mülteci statüsünde. Sovyetler Birliği ülkeyi 1979 yılında işgal etmiş bunun üzerine yerel güçler birleşerek Sovyetlere karşı silahlı mücadeleye girişmiş ve bu mücadele Sovyetlerin Afganistanı terk etmesine kadar devam etmiş. Bundan sonra yerel güçler bir birleri ile savaşmış ülkede adeta bir kaos oluşmuş.Milyonlarca Afganlı genç, kadın erkek çok zor şartlarda  yurt dışında yaşıyor. Kimi Pakistanda, kimi İranda, kimi Hindistanda kimi Türkiyede, kimi Avrupa nın çeşitli ülkelerinde…  Avusturyadaki bazı Afganlı mülteciler beş yıldan beri bir belirsizlik süresi yaşıyorlar, statüleri belli değil. Çalışmaları, bulundukları yeri terk etmeleri yasak.Avrupadaki bazı siyasi liderler kesin ” Ah keşke benim yurdumun insanları da Afganistadaki gibi genç olsaydı neler yapardım neler” diye iç geçiriyorlardır. Biri arayıp bulamıyor, diğeri de sahip olduğunun değerini bilmiyor.Bahsettiğim ülkelerdeki bu durum dün meydana gelmedi. Yönetimi elinde bulunduranlar (tabii işin içinde yerli, yabancı onlara çanak tutanlar da var) ısrarla halkı sefalete, yoksulluğa yönlendiriyorlar.Herkes hata yapabilir anlarım, ama yıllardan beri inatla bu yanlışların sürdürülmesini anlayamıyorum. Yeryüzünde bugüne kadar yapılan savaşlarda insanoğlu 4 milyar insanını kaybetmiş. İkinci Dünya savaşından sonra savaşı engellemek için Birleşmiş Milletler teşkilatı kurulmuş. Avrupa olup bitenden ders çıkarmış, yaşananlardan ibret almış, yanlışta ısrar etmemiş ve bir araya gelerek huzur içinde ve özgürce yaşayabilecekleri bir düzen kurmuşlar. Silah tüccarları dün de bugün de silah satmaya, insanları ve devletleri bir birlerine karşı kışkırtmaya devam edecek. Bu işin bir yönü. Ama diğer taraftan umuyor  ve diliyorum ki hatalı uygulamaların acı faturalarını ödemiş olan tüm milletler, sağ duyulu insanlar,  sayıları az da olsa hatalarından ders almış ülkeleri örnek alarak, kimsenin kuklası olmadan, dolduruşlara gelmeden,  enerjilerini ve akıllarını birleştirerek kendilerine faydalı olabilecek işler yaparlar.

Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren