20.01.2021
Bu satırların yazarı yaklaşık 38 yıl önce Avusturya ya geldi. O günden bugüne aralıksız bu ülkede ikamet ediyor. Sosyolojide her 10 senede yeni bir neslin yetiştiği varsayımı kabul edilir ise, 4 farklı jenerasyonun varlığına şahitlik etmiş bulunuyor.Bu satırların yazarı yaklaşık 38 yıl önce Avusturya ya geldi. O günden bugüne aralıksız bu ülkede ikamet ediyor. Sosyolojide her 10 senede yeni bir neslin yetiştiği varsayımı kabul edilir ise, 4 farklı jenerasyonun varlığına şahitlik etmiş bulunuyor.Tabii köprünün altından çok sular geçti, çok şeyler değişti. Bugün Tirol de yaşadığı köye baktığında göçmenler olarak 38 sene öncesine göre farklı bir tablo görüyor. Jenbach Tirol de 7000 nüfuslu şirin bir köy, önceleri Türklere ait tek bir dükkan bulunmaz iken şimdi merkezdeki dükkanların yarısının sahibi Türkiye kökenli. Berberlerin tamamı, telefon dükkanları, kasap, küçük market, sucu, pizzacılar, büfeler, cafeler Türkiye kökenli. Bu arada şehir içindeki dükkanların yarısı boş, global dünyanın bir yankısı olarak bir zaman her adım başı bulunan küçük fırınlar kapandı, marketler şehir dışına taşındı. Şehir merkezindeki dükkanlar birer birer kapanınca Türk kökenli girişimciler bazılarının yerini doldurdu. Nüfusu daha kalabalık olan yerlerde değişik meslek gruplarına ait firmaları olan Türk girişimciler de mevcut. Çevremde inşaat, fayans, elektrik, seyahat acentası, camcı, fırın, pastane, temizlik, transport, otomobil satış tamir, yedek parça, kuyumcu, sigortacı, mobilya, mutfak planlama, tasarımı gibi sektörlerde firması olan tanıdıklarım var. Akademisyen insan sayımız da eskiye göre bir hayli arttı. Kiracılıktan ev sahipliğine terfi edenler oldu. Türkiye kökenli göçmenlerin entegrasyon, çocukların eğitimi gibi konularda ciddi bir mesafe aldıkları söylenemez. Eğitimde göçmenlerin ciddi bir öz eleştiri yapması ve kendileri ile yüzleşmesi gerek. Entegrasyon farklı, orda günah tamamen göçmenlere yüklenemez, politikacıların popülist, tutarsız ve günü kurtarmaya yönelik davranışlarının büyük etkisi söz konusu. Neyse, ama girişimcilik yönünde Anadolu insanı başta Almanya olmak üzere Avrupa genelinde büyük ilerleme sağladı. Yerli halka göre göçmenlerin girişimcilik konusunda daha cesur ve atak oldukları su götürmez bir gerçek. Son dönemde Suriyeliler ve Afganlılar da bizim bölgede çok sayıda yeni firma kurdular. Öyle görünüyor ki yakın bir gelecekte şehir merkezlerine göçmenler hakim olacak!Avusturya nın tamamında şehir merkezlerindeki eski canlılık yok. Yerli halk bir üst makama terfi etti daha çok para getiren ve daha az emek ve efor isteyen işlerle meşgul, el emeği ve kas gücüne dayanan meslek gruplarında Avusturyalıları fazla göremiyoruz. Göçmenler genelde yerli halkın bıraktığı boşluğu yeni küçük şirketler kurarak doldurmaya çalışıyor. “Her çok bir azdan başlar” diye bir söz var. Piyasa şartları iyi okunup değerlendirilir ve doğru adımlar atılırsa ilerde Anadolu insanı Avrupa çapında büyük ve kurumsal firmalara sahip olabilir. Burda doğup büyüyen, bir meslek öğrenip firma açan bir gencin sadece iş bilgisi ile firmayı yürüteceğine inanması doğru olmaz. Yeniliklere açık olma, iş disiplini, dakiklik, güvenilirlik, sorun çözme gibi kişisel özellikler yanında muhasebe, para yönetimi ve organizasyon konularında kendini yetiştirmelidir. Genellikle benim yakın çevremde gördüğüm kişiler işlerini iyice planlamadan, kuru bir heyecanla, serbest çalışma hayalini gerçekleştirmek için firma kurup, “Kervan yolda düzelir” mantığı ile hareket ediyorlar. Bugün Avusturya da küçük sermaye gruplarının meydana getirdiği bir çok çatı organizasyonu var. Çatı organizasyonlarının amacı "birlikten kuvvet doğar" düsturunca büyük sermaye karşısında güç oluşturup rekabet gücünü arttırmaktır. Reifeisenbank ta başlangıçta köylüleri ve el sanatları ile uğraşan insanları korumak ve desteklemek amacıyla kurulmuş bir kooperatiftir. “Reifeisen Lagerhaus Salzburg” da 1928 yılında 20 kişinin 100 er Şilin ödemesiyle aynı amaçla kurulmuştur. Avusturya Ticaret Odası firma sahiplerine her türlü desteği vermektedir. Bunun yanında yurt dışındaki bazı ülkelerde temsilcilikleri bulunduğundan özellikle ihracat ve ithalat yapmak isteyen şirketlere yardımcı olmaktadır. Ülkemizin de Viyana da bir Ticaret Ateşesi olduğunu biliyorum.Bugün dünyada kendi alanında önemli bir yere sahip ve binlerce insana istihdam sağlayan Ülker fabrikalarının kurucusu Sabri Ülker 1929 yılında Türkiyeye 9 yaşında Kırım dan gelmiş bir göçmen çocuğu. Gençlik yıllarında İstanbul da Besler Bisküvi fabrikasında ağabeyi ile çalışırken bisküvi üretimini öğrenmiş sonra kendi işini kurmuş ve çalıştığı eski fabrikayı da satın almış. Yine Türkiye kökenli ailelerin çocukları olan Dr. Özlem Türeci ve Dr. Uğur Şahin in başarıları ortada. İşçi bir babanın çocuğu Dr. Uğur Şahin ile doktor bir babanın kızı Dr. Özlem Türeci Türkiye ye ayrı bir gurur yaşattılar. Anadolu insanının Avrupadaki çektiği sıkıntılar boşa gitmeyecek. 1960 ların başında Almanya ya gelen ilk neslin üzerinden yaklaşık 60 sene geçti. Bugün Almanya da marka olmuş Türk ürünleri var. Özellikle gıda sektöründe adından ciddi manada söz ettiren ve piyasada tutulan ürünler görüyoruz.Artık göçmenler Avrupa dan Türkiye ye kendi markaları olan gıda ürünlerini götürüyorlar. Bu büyük bir gelişme!
Share this with your friends: