09.06.2022
Her ne kadar dünya genelinde ekonomik bir sıkıntı olsa da ahlaki bir yozlaşma ve çürüme de toplumun tüm kesimlerinde belirgin bir şekilde kendini hissettiriyor. Gençlik çıkmaz bir sokağa doğru hızla sürükleniyor. Bu akıntının zıddına karşı kürek çekip toplumu dengelemek sağ duyulu her insanın görevi olsa gerek. Her ne kadar dünya genelinde ekonomik bir sıkıntı olsa da ahlaki bir yozlaşma ve çürüme de toplumun tüm kesimlerinde belirgin bir şekilde kendini hissettiriyor. Gençlik çıkmaz bir sokağa doğru hızla sürükleniyor. Bu akıntının zıddına karşı kürek çekip toplumu dengelemek sağ duyulu her insanın görevi olsa gerek.
Şimdi burda okuduğum, sosyal medyada karşılaştığım ahlak dışı olayları anlatarak okuyucularımın zihinlerini bulandırmak istemem. Kimi insanlar dünyanın cinsellik etrafında döndüğünü düşünüyor, aile kurumu yok edilmeye, dinamitlenmeye çalışılıyor. Cinsiyet kavramına yeni bir anlam yüklenmeye uğraşılıyor. İnsanlık korkunç global bir tehlike ile karşı karşıya. Kuralsız ve kimseye bağlı olmadan yaşamak isteniliyor. Vahşi hayvanların yaptıklarını bile gölgede bırakacak bir yaşam tarzı topluma empoze edilmeye zorlanıyor. Doğa ile beraber insanı insan yapan değerler de tahrip ediliyor.
Çok az düşünüyoruz. Biz bu dünyaya gelmek için Allah a dilekçe vermedik. Bugün güneşten kopan ve bir toz bulutunun içinde milyarlarca başka ihtimal varken bugünkü şeklini alan bir gezegenin üzerinde yaşıyoruz. Gezegenimizde cıvıl cıvıl bir hayat var, kuşlar kanat çırpıyor, renk renk çiçekler açıyor, balıklar yüzüyor. Bu eşsiz mucizeyi aklı, iradesi, bilinci, gücü olmayan kör tesadüfler ile izah edemeyiz. Nasıl oluyor da bütün canlıların yapı hücrelerini oluşturan elementler cansız varlıklardan oluşuyor? Hayatta bir tılsım var, o da ruh. Ruh girdiği her bedene hayat saçıyor, bedenden çıktığı zaman da o beden torba gibi yığılıp kalıyor.
Arılar daima bal yapar, düzenli ve organize edilmiş bir hayatları vardır. Peteklerindeki altıgenlerin açıları kusursuz bir matematik ürünüdür. Petekler en az malzeme ile en sağlam şekilde dizayn edilip tasarlanmıştır. Koyunlar, keçiler, inekler ve develer binlerce yıldan beri ot yiyip bize süt veriyorlar. İpek böceği ipeğini, örümcek ağını örüyor, tavuklar her gün folluklara yumurtalarını bırakıyorlar. Evrendeki bir milyondan fazla canlı türü kusursuz bir şekilde kendi vazifelerini icra ediyorlar. Bu muhteşem sistem bize gösteriyor ki her varlık üzerinde akıllara durgunluk verecek düzeyde mükemmel bir sanat ve ince bir nizam var. Burdan, çok yüksek meziyetlerle donatılmış ve üstün bir zekaya sahip olan insanın başıboş yaşamak için yaratılamayacağı çıkarımını yapabiliriz.
İnsan ipi boğazına atılıp istediği yerde otlamaya terk edilmiş bir hayvan gibi yaşayamaz.
Yüce Yaratıcı insanı dünyada aziz bir misafir olarak ağırlıyor. Koca kainat adeta insana hizmetkarlık yapıyor. Güneş insan için doğup batıyor, ağaçlar dallarını uzatarak yaptıkları meyveleri insana ikram ediyorlar.
Yaşadığımız zaman dilimi bir mayın tarlasında yürüme hassasiyetinde olmamızı gerektiriyor.
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun cümlesi ile yazımı bitiriyorum. “Bir saniyesine bile hükmedemediğimiz bir dünya için bu kadar fırıldak olmaya (dünyanın kirine, pasına bulaşarak kirlenmeye) gerek yok”.
Share this with your friends: