Sayı | Ausgabe: 270, 10.04.2024 | Gelecek sayı | Nächste Ausgabe: 10.05.2024

13.12.2022

Her sorun siyasetle çözülemez

Kasım ayı içerisinde Türkiye de idim. Antalya dan bir Güneydoğu turuna katıldık. İç turizmde büyük bir gelişme var, yeni sektörler oluşmuş. Kasım ayı içerisinde Türkiye de idim. Antalya dan bir Güneydoğu turuna katıldık. İç turizmde büyük bir gelişme var, yeni sektörler oluşmuş. 
Yaklaşık ömrünün 40 yılını Avusturyada geçirmiş ve etrafını iyi gözlemlemiş biri olarak Türkiyede gördüklerim  beni çok mutlu etmedi. Güneydoğu turu istisna, güzel bir organize idi, verilen sözler tamamıyla yerine getirildi, memnun kaldık. Kısa sürede çok yer gezdik, çevremdekilere de tavsiye ettim.
Maalesef ülkemizde siyaset gereğinden fazla abartılıyor. Akrabalar siyasi farklılıklar yüzünden bir biri ile görüşmüyor. Her problemin çözümü siyasette aranıyor. Ülkemizde aşırı politize olmuş bir toplumla karşı karşıyayız. İnsanımız tepkisel davranıyor, bir uçtan diğer uca savruluyor. Kimse kendini hesaba çekmiyor. Aşırı kilosu olan biri kendi iradesi ile bir şeyleri  denemek yerine bir diyetisyenin okus pokus yaparak kendini zayıflatmasını istiyor. Doktora giden hasta adeta doktoru ilaç yazmaya zorluyor. İlaç  dışındaki tedavi  seçenekleri  kişiye zor geldiği ve biraz zahmetli olduğu için o yola hiç girmiyor. Kimisi ideolojik bir saplantı  içerisinde. Terör örgütüne bağlı bir genç kendisi küçük iken anne ve babasının ayrılmasını devlet yapısına bağlıyor. Öyle inandırılmış. Bir yaz günü sıcaktan bunalan Urfa daki bir vatandaşa gazete muhabiri mikrofonu uzattığında “valla bu sıcaklar belimizi büktü, devletimizden bu sıcaklara bir çare bulmasını istiyoruz” demiş. Güler misin, ağlar mısın? Durumumuz ortada. Devlet sıcaklara nasıl çare bulacak? Güneşin önüne ısıyı geçirmeyen bir  perde mi asacak, güneşin yönünü mü değiştirecek veya her eve birer klima, vantilatör gibi bir şey mi verecek? 
Güneydoğu gezisi esnasında her gün ayrı bir otelde kaldık. Kaldığımız her otelde duşların doğru yapılmadığını gördüm. Normalde fayanstan önce atılan tesviye betonuna süzgecin bulunduğu yere doğru meyil verilmesi ve fayansların da  45 derecelik açı ile kesilerek yapıştırılması ve böylece suyun birikmeden akması sağlanır. Süzgecin kenarına silikon çekilmesi lazım, Türkiyede derz çekiliyor, bir süre sonra derzde aşınmalar oluyor, su aşağı katın banyosuna iniyor.
Maalesef her izine gittiğimde evde bir problemle karşılaşıyorum. Ya evin gider boruları tıkanıyor, ya banyodan aşağı kata su sızıyor, ya gün ısı borusu patlıyor, yerdeki fayanslar oynuyor, laminat ses çıkarıyor….
Türkiyede yeni bina yapanlar park yeri tedarik etmek zorunda değil.Bunun için belediyeye belli bir ücret ödeniyor. Park yeri problemini belediyeler çözmeye çalışıyor. Oysa bir büyük şehire her yıl binlerce yeni konut yapılıyor, bina sahipleri ya evin altına kapalı garaj yaparak  veya zemin katı otopark olarak kullanarak bu problemi kökten çözebilir. Avusturyada köylere varıncaya kadar yapılan her daire için park yeri isteniyor.
Nemrut harabelerini gezerken Samsun dan gelen bir vatandaşın geçilmesi yasak yere giderek 2-3 metre yüksekliğindeki anıtın üzerine çıkıp  fotoğraf çektirdiğine şahit olduk. Sonra güvenliğe haber verildi, işlem başlatıldı. İnsanımız kuralları uygulasa, nerde duracağını bilse bu kadar çok güvenliğe ihtiyaç duyulmaz. Antalyada her tramvay durağında biri geliş, diğeri gidiş istikametinde olmak üzere iki güvenlik elemanı görev yapıyor. Dürüst ve güvenilir olsak o iş için para harcanmayacak ve onun yerine işe yarayan daha kaliteli bir hizmet sunulacak. 
Şair Orhan Veli Kanık 1950 yılında Ankarada bir gece vakti belediyenin açtığı bir çukura düşerek yaralandı, beyin kanaması geçirdi ve iki gün sonra da vefat etti. Belediyelerin açtığı çukurlara düşüp de ölenlerin sayısı azımsanmayacak boyutta. Binalardaki merdiven basamaklarının eşit olmamasından dolayı düşüp yaralanan bir yığın insan var. 
Belediye demişken bir büyük şehrimizde  belediye başkanının neredeyse her adım başı kendi adını yazdırdığını gördüm. Otobüs duraklarında, parklarda, mezarlıklarda, otobüslerin içinde, yol çalışmaları esnasında, nereye göz atsam onun ismini gördüm. Ucuz kahramanlık peşinde! Kendini aşamamış bir insan! Biraz derine inince muhalefet ve iktidarın aynı zihniyette olduğu görülüyor. Bir zaman bir reklam vardı “Yok aslında bir birimizden farkımız ama biz Osmanlı bankasıyız” diye. İktidarda olanlar gücü kimseyle paylaşmak istemiyor. En küçük bir beldenin bir belediye başkanı bile tüm çalışanları baypas ederek her şeyi kendine mal ediyor.
Yaşı 60-70 olup Türkiyede olup biteni gözlemleyenler “biz bu filmi daha önce de seyretmiştik”diyorlar. Gördükleri ve yaşadıkları onları şaşırtmıyor. Birinin gidip diğerinin gelmesi de çözüm açısından bir şeyi değiştirmeyecek gibi gözüküyor. Kadrolar, kişiler, logolar değiştiği zaman problemler çözülmüyor, çünkü sistem ve zihniyet aynı. 
Türkiye de vatandaş kendi gücünün farkında değil. Kendini eleştirmiyor, potansiyelini kullanmıyor, adım atmıyor. Okuldan yeni mezun olan bir genç piyasadaki imkanları kullanarak, araştırarak mesleğinde ilerleyebilir. Günümüzde bilgiye ulaşmak her zamankinden daha kolay. Devletin vazifeleri olduğu gibi vatandaşın da vazifeleri var. Halk madalyonun genelde bir yüzünü görüp diğer yüzünü görmüyor. O yüzde kendine bakan taraf.

Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren