08.11.2023

Emekli olduktan sonra eşimle Türkiyede daha çok kalmaya karar verdik. Ahir ömrümüzde küçük bahçeli bir evde oturup, ekip dikerek emekliliğin tadını çıkarmak istedik. Bu amaçla güneyde küçük bir beldeden arsa alıp yedi ay önce inşaata başladık. Emekli olduktan sonra eşimle Türkiyede daha çok kalmaya karar verdik. Ahir ömrümüzde küçük bahçeli bir evde oturup, ekip dikerek emekliliğin tadını çıkarmak istedik. Bu amaçla güneyde küçük bir beldeden arsa alıp yedi ay önce inşaata başladık. 
Temelini yedi ay önce attığımız inşaatımızın henüz çatısını bile yapamadık. Burada teferruata girerek şahsi meselem ile okuyucumun zamanını almak istemem. Ancak inşaat üzerinden genel bir değerlendirme yapmak istiyorum. 
Önce şunu söyleyeyim; maalesef Türkiyede bir iş yapmak istediğinizde enerjinizi işten ziyade insanların çıkardıkları olumsuzlukları gidermek için harcıyorsunuz. Yani sizi iş değil, insanlar yoruyor. Oysa enerjinizi iş yapmak için kullansanız işiniz daha çabuk bitecek ve siz başardığınız için daha iyi motive olacak ve yorgunluğunuzu unutarak ortaya çıkan eserden haz duyacaksınız. İnşaata başladığımız günden beri elektriği komşudan alıyoruz. Dünyanın hiçbir tarafında göremeyeceğiniz kadar iyi komşularımız var. Elektrik parasını zorla veriyorum, almak istemiyor.
İstisnasız  ev yaptıran herkes ihtiyaç duyduğu elektriği kablo çekerek komşudan alıyor. Sadece bir kişi yakınında ev olmadığı için jeneratör almış.Komşular yalnız inşaat aşamasında değil inşaat bittikten sonra da elektrik vermeye devam ediyorlar, çünkü elektrik almak o kadar kolay olmuyor. Yetkili kurum iskan ruhsatı alındıktan ortalama iki sene sonra elektrik veriyor. Kurum şantiye aşamasında elektrik bağlasa hiçbir mağduriyet yaşanmamış olacak. Aynı işe bir yığın mağduriyet yaşandıktan sonra yine yapıyor. 
Vatandaş hiç gereği olmayan boş işlerle uğraşmak zorunda kalıyor. Kendi kendimize zarar veriyoruz, enerjimizi iç çekişmelerde tüketiyoruz. Lüzumlu işleri yapmaya sıra gelince de tükenmiş oluyoruz.
Evin çatı planını Avusturya Tirol bölgesinde bir arkadaşıma çizdirdim. Ağaçları plana göre kestirdim. Usta bulduk, adam önce yaparım dedi, sonra vaz geçti. Çatı ağaçlarının ebatlarını ustanın belirlemesi gerekiyormuş, statik hesap v.s yapılmıyor. Ustalar bildiklerinin dışına çıkmak istemiyorlar. İş yapan firmaların bilgileri çok yüzeysel. Bana “neden böyle kalın ağaç kullanıyorsun? Ne gereği var” dediler. Oysa plan çizen arkadaş evin yapılacağı yerin coğrafi şartlarına, çatının eğimine, aradaki mesafeye ve kar yüküne uygun bir plan çizdi. Türkiyede genel kanaat böyle değil. Her iş kişilere göre şekilleniyor. Baz almamız gereken şeyler bilim olması gerekirken kişilerin keyfi görüşlerine tabi oluyoruz. Adeta kuzeyin hangi yönde olduğunu pusulaya göre değil de  ilgisiz insanların düşüncelerine göre belirliyoruz. Her gün iş kazaları oluyor, kaç defa deprem yaşadık ama maalesef ders almıyoruz. 
Cumhuriyetimizin 100. Yılını tüm Türkiyede çoşku ile kutladık. Antalyada da çok kalabalık bir vatandaş grubu kutlamalara eşlik etti. Her taraf bayraklarla süslendi. İnsanımız marş söyleyince, evine bayrak asınca ve cumhuriyete methiyeler dizince vatanına karşı görevini yerine getirdiğini zannediyor. Oysa Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal ne güzel söylemiş “vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır”diye. Vatan sevgisi lafla olmaz, icraat gerekli. Bana göre gelişen dünyada, şahsi gayret göstermeyip, bilgilerini yenilemeyen, her gün bir tık daha ileri gitmek için gayret sarfetmeyen insan gaflet içindedir. Daha fazlasını söylemeye dilim varmıyor.
Diğer taraftan yurdum genelinde ileri teknoloji ile çalışan planlı, proğramlı işler yapan çok küçük bir azınlık da var. Ancak çoğunluk böyle olmadığı için onlar da arada kaynıyor, varlıkları hissedilmiyor. Burdan şu sonuç çıkıyor, istenilince oluyormuş.
Tramvayda bir bey yanıma oturdu, ben kitap okuyordum, o da bir kitap çıkardı. Sonra tanıştık, 68 yaşındaymış  ve 1998 yılında emekli olmuş, o yıldan bu yana çalıştığını belirterek “bu yaşta beni çalıştıran devlet utansın”dedi. Hesaplarıma göre vatandaş 43 yaşında emekli olmuş, toplam ne kadar çalıştı bilmiyorum. Çalıştığı sürede maaşını almış ve 25 seneden beri de devletten emekli maaşı alıyor. Vatandaş tarlasının imara girmesi ve değerinin yükselmesi için can atıyor, diğer taraftan da her yer beton oldu diye şikayet ediyor. Sorunun kendi olduğunun farkında değil.
Okuyucularım hep şikayet ettiğimi düşünebilir. Çözüm çok basit, ama mış gibi yaşamak daha kolay geldiği için ve uygulamanın bir bedeli olduğundan dolayı  amir, memur, vatandaş kimse ona yaklaşmıyor.
Ortaçağı düşünceleri ile aydınlatan, yeniçağa ışık tutan bir medeniyetin evlatları olarak bulunduğumuz durumu hazmedemiyorum.
Mevlana lar, Yunus Emre ler ,Evliya Çelebi ler, Mimar Sinanlar yetiştirmiş, büyük uygarlıklara beşiklik yapmış ve onların varisi olmuş bir ülkenin evlatlarının bugünkü durumunu anlamakta ve içime sindirmekte zorlanıyorum.  
Umarım yakın bir gelecekte kendi dinamiklerimizi harekete geçirerek, birikimlerimizi, sahip olduğumuz değerleri doğru ve yerinde kullanarak kalkınmış ülkeler arasında yer alırız.

Ausgabe: 277 / 08.11.2024 / Gelecek Sayı / Nächste Ausgabe: 11.12.2024
Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren