10.04.2024
Yeryüzünde 2 milyara yakın müslüman yaşıyor. Avrupada, Asyada, Amerikada, Afrikada dünyanın farklı coğrafi bölgelerinde hayatlarını sürdüren müslümanlar bulunuyor. Yeryüzünde 2 milyara yakın müslüman yaşıyor. Avrupada, Asyada, Amerikada, Afrikada dünyanın farklı coğrafi bölgelerinde hayatlarını sürdüren müslümanlar bulunuyor.
Avusturyada ise 700.000 müslüman var, bunun 300.000 i Türk. Burada yaşayan müslümanlar ihtiyaçlarını karşılamak için 400 civarında cami açmışlar. Özellikle Avrupada camiler ibadetin yanında buluşma ve kaynaşma yeri olarak da görev yapıyor. Ramazan ayında camilere rağbet ve ilgi artıyor.
Birkaç seneden beri Londra nın önemli turistik meydanlarından olan Piccadilly Circus Ramazan ayı boyunca özel desenler ve ışıklandırmalarla süsleniyor. Londrada başlatılan bu uygulama Amsterdam, Köln ve Frankfurt a da ilham verdi. Avrupa nın merkezinde olan bu şehirlerin en işlek caddeleri Ramazan ayına özel ışıklandırıldı. Bu projenin en güzel yanı müslümanların şehir hayatında görünür olmasına katkı sağlaması ve onlara ait bir değerin tüm topluma tanıtılması. Bu vesile ile de toplumda azınlık olan müslümanlar kendilerini huzurlu hissedeceklerdir.
Ramazan ayında bazı camiler iftar çadırları kuruyor. Belçika nın Anvers şehrinde 2 km. uzunluğunda iftar sofrası kurulmuş. Çok sayıda STK tarafından Turnhoutsebaan caddesi üzerinde kurulan sofra hem de Ramazan bayramı öncesine denk gelmesinden dolayı, bir tür birlikte yaşama, toplum için hoşgörü projesi olarak hizmet etmesi amaçlanıyormuş. Ne kadar güzel! Bu tür projelerin arkasında eğitimli, donanımlı ve hoşgörü sahibi insanlar var.
Ramazan ayında eğer topluma güzel projeler sunulursa İslam dini hakkındaki farkındalık artabilir. Toplumda farklı kültürlerin yakınlaşmasına, kaynaşmasına, insanların empati yapmasına vesile olabilir, barış ve sevginin güçlenmesini temin edebilir.Maalesef Avusturyada müslüman toplum kendini yerli halktan izole ediyor. Bahsettiğim örnekler azınlıkta kalıyor. Ramazan ayını bir fırsat bilip kurumsal olarak camilerde, derneklerde iftar sofraları hazırlayıp Avusturyalı dostlarımızı, komşularımızı davet edip kendimizi birinci elden tanıtabilir ve ön yargılarımızı kaldırabiliriz. Ben bulunduğum yerdeki caminin tertiplediği bir iftar yemeğine katıldım, maalesef hiçbir Avusturyalı yoktu. Ayrıca ambiyans hiç de hoş değildi. Bu tür manzaraları görünce çıkmaza giriyorum. Neden bu halde olduğumuzu anlamakta güçlük çekiyorum. Biz Avusturya ya dün gelmedik. Bulunduğum köyde 4 nesli bir arada görebiliyorum. Avusturya ya gelen birinci nesil çok başarılı işlere imza atamadı, ama onlar mazur sayılabilirdi, çünkü; kırsal kesimden yeni gelmişlerdi, topluma uyum sağlamaları için zaman gerekirdi. Biz mazur sayılamayız. Bir organize yaptığımızda bunu en güzel şekilde yapabiliriz, yapmalıyız. Eğer bir iftar yemeği vereceksek, Avusturya da aşçılık eğitimi almış, aşçı, garson gibi liyakat sahibi olan gençlere görev vermeliyiz ki işi elimize yüzümüze bulaştırmayalım. Ayrıca bu tür meslekleri icra eden, hatta bulundukları yerde ün salmış parmakla gösterilir hale gelmiş sayıları onları, yüzleri bulan aşçı vatandaşlarımız var. Her yıl Avusturya daki 400 cami iftar proğramları düzenleyerek Avusturyalıları davet etse ve bunu geleneksel hale getirse binlerce insanla iletişim sağlanmış olur.
Bugün Ukrayna-Rusya savaşı bahane edilerek tüm ülkeler adeta silah almak için yarışa girmiş durumdalar. Almanya ülkesindeki bazı sosyal yardımları ekonomik gerekçelerden dolayı keserken, diğer taraftan silahlanma için bu yıl bütçesinden tam 150 milyar Euro ayırmış. Avrupada daha bir çok ülke başta İsveç ve Danimarka olmak üzere savunma harcamalarını ikiye katladı. Küresel silah endüstrisi var gücü ile ülkeleri kışkırtıyor. Bir kilo un toptan olarak alındığında belki 50.- Cent bile değil, yani bir Euro ya iki kilo un alabilirsiniz ama bir adet Hellfire füzesi 100.000.- Sterlin. Düşünün, bir kilo undan kaç tane ekmek çıkar! Bir füze fiyatına binlerce insanı açlıktan kurtarabilirsiniz. Savaşa milyarlarca para harcamak yerine bu para ile milyonlarca insana eğitim, sağlık, tıbbi malzeme ve gıda yardımı yapılabilir.
Dünya kurulduğundan bu yana iyi ile kötünün mücadelesi hep varolmuştur. Bizden sonra da var olacaktır. Konfüçyus “Karanlığa küsmektense bir mum yakmak daha iyidir”demiş. Dünya barışı; çeşitli kültürler, inançlar ve görüşler arasındaki anlayış ve hoşgörü ile sağlanır. Kendi ön yargılarımızı fark etmek, başkalarının bakış açılarını anlamaya çalışmak önemlidir. Empati kurarak insanların duygularını ve ihtiyaçlarını anlamak, barışın temelini oluşturur. Farklılıkların zenginlik olduğunu, dünyanın sadece bizden ibaret olmadığını kabul ederek, hoşgörü ve saygı çerçevesinde iletişim kurmak küresel düzeyde uyum ve iş birliğini teşvik eder.
Çocuklarımıza ve bizden sonra gelecek nesillere daha barışçıl ve sürdürülebilir bir dünya bırakmak için her türlü şiddetin, zulmün ve anarşinin karşısında durmalıyız. Bireysel iletişimlerimizde şiddet içermeyen çözüm yollarını tercih ederek çevremize örnek olmalıyız.
Share this with your friends: