14.12.2021

Hadi gelin bu sefer yazımıza “çağrışım oyunu” oynayarak başlayalım. “Şiddet” kelimesi size ne çağrıştırıyor? Bana maalesef “Kadın”ı çağrıştıryor. Neden mi? Çünkü Kadına yönelik şiddet, Kadın cinayetleri, cinsel istismar ve tecavüzler, iş hayatı veya özel hayatta karşılaşılan mobbingler ve dahası her geçen gün artarak devam ediyor. Gelin beraber istatistikleri irdeleyelim.Hadi gelin bu sefer yazımıza “çağrışım oyunu” oynayarak başlayalım. “Şiddet” kelimesi size ne çağrıştırıyor? Bana maalesef “Kadın”ı çağrıştıryor. Neden mi? Çünkü Kadına yönelik şiddet, Kadın cinayetleri, cinsel istismar ve tecavüzler, iş hayatı veya özel hayatta karşılaşılan mobbingler ve dahası her geçen gün artarak devam ediyor. Gelin beraber istatistikleri irdeleyelim.Güncel rakamlara göre, Kadın cinayetlerinde Avrupa’da başı Romanya çekiyor. Slovenya’da ise Kadınların %13'ü yaşamları boyunca en az bir kere fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kaldığını açıklıyor. Almanya'da Kadına yönelik şiddet vakaları son bir yılda %10 arttı. Bakanlığın verilerine göre Almanya’da ortalama her üç günde, bir Kadın öldürülüyor. İstatistiklere göre Almanya’da yaşayan her üç Kadından biri hayatlarında en az bir defa cinsel taciz veya fiziksel şiddet görüyor. Hollanda’da her 8 Kadından biri cinsel taciz ve şiddete maruz kalıyor.Türkiye’de ise durum daha da vahim. “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu”nun verilerine göre yalnızca Ekim ayında erkekler tarafından 18 Kadın öldürüldü, 19 Kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. Kasım ayına kadar toplanan verilere göre toplam 353 Kadın öldürüldü.  2020 raporuna göre toplam Kadın cinayeti sayısı 410. Bu veriler ışığında görüyoruz ki ekonomide sergilenmesi gereken istikrar maalesef Kadın cinayetleri sayısında gözlemleniyor.Dünya Sağlık Örgütü’nün 2000-2018 yıllarını kapsayan raporuna göre, dünyadaki her üç Kadından biri hayatında en az bir kez şiddete maruz kaldı. Yani, dünyada 736 milyon Kadın şiddet mağduru. Rapora göre Kadınların büyük çoğunluğu, yani 641 milyonu, evliliğinde ya da partneriyle ilişkisinde şiddete uğradı. Raporda Kadınların %6'sının ise ilişkisi olmadığı bir erkeğin saldırısına maruz kaldığı aktarıldı. Ayrıca belirtmek gerekiyor ki, raporun Kadına karşı şiddetin artış gösterdiği pandemi dönemini kapsayan 2020 yılı göz ardı edilerek hazırlanmış olması. Bu rapor Dünya Sağlık Örgütü üyesi 194 ülkede yapılan 300'den fazla araştırma değerlendirilerek hazırlandı.Avrupa Konseyi tarafından desteklenen, 45 üye ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan İstanbul Sözleşmesi, Kadına karşı şiddetin önlenmesi ve şiddete karşı mücadele edilmesi konusunda hukuki bağlayıcılığı bulunan ilk uluslararası belgedir. Böylelikle sözleşmeyi imzalayıp, uygulamaya koyan bütün devletlerin Kadın vatandaşları küresel ve ortak haklara sahip oluyorlar. Bu Sözleşme olması gereken temel standartları ve devletlerin konuyla ilgili yükümlülüklerini belirleyen bir “insan hakları sözleşmesi” niteliğindedir. İstanbul'da imzaya açılmış olduğu için "İstanbul Sözleşmesi" olarak anılan sözleşmeyi, Rusya ve Azerbaycan Avrupa Konseyi üyesi ülkeler olmalarına karşın imzalamamış, fakat Türkiye Cumhuriyeti Devleti sözleşmeyi imzalayan ve çekincesiz onaylayan ilk devlet olmuştu. 7 ülke daha sözleşmeyi imzalamayı reddetmiş, 11 ülke ise imzaladığı halde yürürlüğe koymamıştı. 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe giren sözleşme için Türkiye Cumhuriyeti Devleti, imza aşamasında sergilediği öncü duruşuyla tutarlı(!) olarak, söz konusu anlaşmayı imzaladıktan sonra çekilen “ilk” ülke unvanını da büyük bir başarıyla elde etti. Bir kesimin sözleşmenin Türkiye'deki aile yapısına ve toplumun geleneksel değerlerine zarar vereceğini savunmasına karşılık, sözleşmenin gerekliliğini savunan kesimin bütün itirazları göz ardı edilerek, geri adım atılmadı. Avrupa Konseyi de, Kadınların şiddete karşı korunmasını hedefleyen İstanbul Sözleşmesi'nin imzaya açılmasının onuncu yılında, tüm üye ülkelere sözleşmeyi yürürlüğe sokmaları çağrısı yaptı. Sözleşmeden çekilmek bile, Kadınların maruz kaldığı kötü muameleleri sergileyen yetersiz varlıkları cesaretlendirmiş, bugüne kadar atılan bütün adımlara ve ilerlemelere, ki bu konuda atılan adımlar her ne kadar yetersiz olsa da, zarar vermiştir. Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti, iç hukuku göz önüne alındığında, sözleşmede şiddete karşı alınacak tedbirler tanımlanırken kullanılan (önleme, koruma, kovuşturma ve politika oluşturma) dört başlığı kısmen kapsamaktadır ve bu durum da sözleşmeden çekilmenin pratikte yarattığı boşluğu derinleştirmektedir. Küresel ve kazanılmış hakların Kadınların elinden alınması ve uluslararası sözleşmenin bir kişinin kararı ile feshedilmesi, gerek vicdana gerekse hukuka aykırıdır. Bir Kadını öldürmenin, şiddet uygulamanın ve aşağılamanın hiçbir mazereti yoktur. Şiddet bir insan hakları ihlalidir. Bugüne kadar hakları ihlal edilen Kadınlara desteğimi bildirmek ve katledilen Kadınlarımıza dikkat çekmek adına, “Kadın” kelimesinin baş harfini bilinçli bir şekilde büyük yazmayı tercih etmiş olmamın yarattığı imla yanlışlığı fark edildiyse şayet, Kadınların haklarının göz ardı edildiği gibi göz ardı edilebilir diye düşünüyorum. Ne de olsa yaptığım hareket yazım kurallarına aykırı olsa da, en azından vicdana aykırı değil…

Ausgabe: 277 / 08.11.2024 / Gelecek Sayı / Nächste Ausgabe: 11.12.2024
Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren