11.05.2022

Birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı’nı geride bıraktık. Bu yazımda neden toplumun en şanslı kesiminin işçiler olduğunu uzun uzadıya anlatacağım. Evet doğru okudunuz, “en şanslılar” onlar. Neden mi? Sorunun cevabı çok basittir; çünkü bu kesimin derdi tasası yoktur! Nasıl mı olur, gelin tane tane anlatayım.Birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı’nı geride bıraktık. Bu yazımda neden toplumun en şanslı kesiminin işçiler olduğunu uzun uzadıya anlatacağım. Evet doğru okudunuz, “en şanslılar” onlar. Neden mi? Sorunun cevabı çok basittir; çünkü bu kesimin derdi tasası yoktur! Nasıl mı olur, gelin tane tane anlatayım.
Bir kere alın teriyle emek verdikleri işlerinden başka kaybedecek bir şeyleri yoktur. Kafaları rahattır yani. Yatları, katları, devalüasyon olması halinde bankada bulunan ve değer kaybedecek olan yüklü miktarda paraları yoktur. Düşünmeleri gereken yalnızca evlerinin kirası, elektrik, telefon ve su faturalarıdır. Çevre temizlik vergisini dahi düşünmelerine hacet yoktur, bu vergi halihazırda su faturalarına yansıtılmıştır çünkü. En şanslı kesim oldukları için en çok vergiyi de onlar verirler, dolaylı yollardan yansıtılan vergilerin de vergisini öderler. İşlerine giderken araba sürmek zorunda değildirler, toplu taşıma ile seyahat ettikleri için asla park cezası veya sürat cezası yemezler. Yakıta zam mı geldi diye düşünmelerine gerek kalmaz, AKBİL’lerini doldurmaları yeterlidir. Mesela çiftçinin üretimin devamlılığı adına yakıt, gübre fiyatlarında teşvik indirimine hiç ihtiyacı yoktur, en azından ultra lüks bir gökdelende bulunan dairesinin “dört duvarının” arasına sıkışmamıştır, ekemediği-biçemediği için verimsiz de olsa toprağı vardır, toprak zenginidir. 
Enflasyon mu yükseldi, gıda fiyatları mı arttı? Bu hiçbir sorun teşkil etmez. Belki eve götürülecek ekmek miktarında azalma olabilir, fakat onun dışında bir sıkıntı yoktur. Ejder meyvesi, liçi veya starex meyvelerinin en tazesini nereden alabilirim diye kara kara düşünmelerine gerek yoktur. Devlet büyüklerinin yükselen enflasyona çözüm olarak sundukları kıymetli öğün (!) simit-çay ikilisini üç öğün tüketerek enflasyona karşı dimdik ayakta durabilirler. Yani akşama ne yesek derdi de yoktur, menü zaten bellidir.
Aile kurmak için şartlarını zorlamaları gerektiğini herkes bildiğinden, kimse onların kafasını evlen evlen diye ütüleyemez. Hasbelkader evlenirler ve çocukları olursa, para dökmeleri gereken özel okul dertleri de yoktur, çocuklarını devlet okullarında okuturlar. 
Hayatları heyecan doludur ayrıca. Genel olarak iş güvenliklerine önem verilmediği için sürekli ölümle burun buruna gelirler. Ola ki bir iş kazası mı oldu, bir işçi mi öldü, derhal literatürden itinayla seçilen kötü örnekler parmakla gösterilir ve işin fıtratının bu olduğuna vurgu yapılarak, yaşanan olayın o kadar da önemli olmadığı belirtilir. Haklarının yenilmesi endişesi taşırlar, fakat bu endişe de onları dinç tutmaya yarar. Hiçbir şeye yetmeyecek maaşlarıyla, bir şekilde her ayı atlatmanın yolunu bulurlar, kısacası sürekli adrenalin sayesinde monoton bir hayatları yoktur.
Şimdi bana hak verdiniz mi? Ne kadar şanslılar (!) değil mi? Durumu açıklamak için hangi yönden bakarsak bakalım, sonuç değişmiyor maalesef. Demem o ki; işçi aslında ne kadar çalışırsa çalışsın fakirleşen, ne kadar çabalarsa o kadar mahrum kalan, en çok o hakketmesine rağmen ürettiği kadar tüketemeyen, hayatı emeğinden ucuz olan kimsedir. Ekonominin gitgide kötüye gittiği, yaşam şartlarının zorlaştığı bu düzende “işçisin sen işsiz kal” denilen kesimdir. Yalnızca “mavi yakalıların” değil, yaka renkleriyle ayırmaksızın çalışan bütün emekçilerin oluşturduğu toplumun en kıymetli sınıfıdır.
Demokrasiler, endüstrileşmeyle ortaya çıkan işçi sınıfının temel demokratik hak ve özgürlükler için verdiği mücadelelerle gelişmiştir. Demokrasi hem işçi sınıfının bir ürünüdür, hem de işçi sınıfının gücünü daha da artırır. Demokratik haklarını kullanmayan, daima sömürülmeye mahkumdur. 
İşçinin ve emek veren herkesin emeğinin karşılığını aldığı ve hakkettiği değeri gördüğü, sosyal olarak sınıflandırılmaya izin vermediğimiz, birlik olup dayanıştığımız, elimizi taşın altına koyup birbirimizin hakkını savunduğumuz, en önemlisi demokratik haklarımızın kıymetini bildiğimiz güzel günlere!

Ausgabe: 277 / 08.11.2024 / Gelecek Sayı / Nächste Ausgabe: 11.12.2024
Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren