Sayı | Ausgabe: 270, 10.04.2024 | Gelecek sayı | Nächste Ausgabe: 10.05.2024

13.07.2022

DEMOKRASİ ?

Demokrasi de oksijen, su gibi büyük bir ihtiyaç. Peki demokratiklik belli bir yönetim biçimi ile tanımlanabilir mi, yoksa yönetim biçimleri sistemin doğru yürütülmesi ile mi demokrasi getirirler?Demokrasi de oksijen, su gibi büyük bir ihtiyaç. Peki demokratiklik belli bir yönetim biçimi ile tanımlanabilir mi, yoksa yönetim biçimleri sistemin doğru yürütülmesi ile mi demokrasi getirirler?
Cumhuriyet tamamen seçime bağlı bir hükümet şeklidir. Seçilmiş yöneticilerin ömür boyu değil, sadece belirli bir zaman için görevde kalmasını gerektirir. Bu şart sayesinde cumhuriyet, millî egemenliğin en iyi şekilde gerçekleştiği hükûmet şekli haline gelerek millî egemenlik ve dolayısıyla demokrasiyle özdeşleşir. Cumhuriyet bir rejim, demokrasi ise cumhuriyetin uygulanış şekillerinden biridir. 
Peki ama halkın kendi hakkını kendi almaya çalıştığı, fikirlerin dikkate alınmadığı, eleştiri dahi yapılamayan, düzeni temin etmesi için vekalet verilen devlet kurumlarına ne yazık ki artık güven duyulmayan, ötekileştiren, ayrıştıran, devlet görevlileri tarafından yolsuzlukların yapıldığı, otoritenin asla sorgulanamadığı ve hiçbir şekilde hesap sorulamayan bir “korku” cumhuriyeti düşünelim. Sizce bu devlet yalnızca bir cumhuriyet olduğu için demokratik midir? Ben söyleyeyim, hayır değildir. Bu gibi devletlerde sözde ya da bir diğer anlamıyla sahte demokrasi vardır. Bu devlet demokrasi görünümlü monarşi ile yönetilmektedir. Görünürde güçler ayrılığı olmasına rağmen pratikte güçler birliği vardır; yasama, yürütme ve yargı erkleri bir tek kişidedir. Bu “direktuvar sistemde” seçimle iktidara gelinir fakat bu kişi demokratik değildir. Seçimle seçilen Meclisin, realitede yasama yetkisi yoktur. Asıl siyasal güç, “güya” seçimle gelen yönetici olan direktördedir. Yani görünürde teorik demokrasidir de facto monarşidir.
Diğer bir açıdan bakacak olursak, demokratik olarak kabul edilen gelişmiş ülkelerin bazıları halihazırda cumhuriyet değil, monarşidir. Anayasal monarşi, kuvvetler ayrılığına ve yürütmeden bağımsız bir kral tarafından siyasal birliğin temsili ve halkı temsil eden parlâmento üzerine dayalıdır. Fakat sistem o kadar doğru işlemektedir ki, halk kendini demokratik bir cumhuriyetten daha fazla güvende hisseder. Düşünce ve inanç özgürlükleri gerçek anlamda koruma altındadır.  
Bir ülke için en kötü durum; halkın, yolsuzluk ve kanunsuzluk yapanları dışlamamasıdır. Çünkü bu durum, yolsuzluğun sıradanlaştığının ve kolektifleştiğinin göstergesidir. Demokrasilerde yolsuzluk yapılamaz. Yolsuzluk yapılıyorsa, orada gerçek demokrasi yoktur.
Gerçek demokrasilerde eşitsizliklere ve ayrıcalıklara yer yoktur. Herhangi bir konuyla ilgilenilmesi için bir devlet bakanının devreye girmesi, minnet duyulacak değil, hicap duyulacak bir durumdur.
Demokrasilerde bir devlet başkanı, “benim halkım” diyemez. Bu söz ancak eski monarşilerde söylenebilirdi, çünkü o sistemlerde herkesin bir sahibi ve maliki vardı. Fakat gerçek demokrasilerde bireyler kimsenin malı veya tebaası değildir, her birey özgürdür, bağımsızdır. 
Cumhuriyetin de çeşitlerinin varlığı düşünüldüğünde, hiç şüphesiz en kıymetlisi “laik cumhuriyetlerdir”. Siyasal anlamda sekülerizm; dinin siyasetten ayrılmasıdır. Demokrasinin, “çoğunluğun tiranlığına” dönüşmesini engellemek için devletin tüm dinlere karşı tarafsız kalması bir zorunluluktur. Tarafsız kalınmadığı durumlarda din de sömürülmeye açık hale gelir. Bir dine dayalı cumhuriyet, dini cumhuriyettir, demokrasi değildir. 
Yani demem o ki; cumhuriyet ile demokrasi arasında mecburi bir bağıntı yoktur. Bir cumhuriyet demokratik olabileceği gibi, anti-demokratik de olabilir. Aynı şey monarşi için de geçerlidir. Kilit nokta yöneticilerin ahlakı ve halkın bilincidir. Demokraside halkın hakkını halkın kendisi korur. Hakkının yenmesini önlemeyen halkla gerçek demokrasi uygulanamaz. Gerçek demokrasinin uygulanabilmesi için, insanların öncelikle algı kalıpları güncelleştirilmelidir. Demokrasi için, herkese saygı, sevgi ve eşitlik kültürü egemen olmalıdır. En önemli şartsa bizlere bırakılan “laik ve demokratik” cumhuriyetimize sahip çıkarak, egemenliğin kayıtsız şartsız millete, yani bize ait olduğunu göstermektir.

Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren