13.12.2022

(AZINLIK) OLMAK YA DA (AZINLIK) OLMAK YA DA OLMAMAK, İŞTE BÜTÜN MESELE BU!

TDK’ya göre azınlık:TDK’ya göre azınlık: “Bir toplulukta kendine özgü nitelikler bakımından ayrı ve ötekilerden sayıca az olanlar; bir oylama sırasında sayıca az olma durumu; bir ülkede ayrı soydan veya inançtan olan ve sayıca az bulunan topluluk” olarak tanımlanır.
Peki sizce ülkemizdeki azınlıklar yalnızca kalıplaşmış bir şekilde ilk aklımıza gelen dezavantajlı gruplar mıdır? Bana soracak olursanız, hayır. Dünya’daki en büyük azınlık olan engelli bireyler için ülkemizde sokakta rahatça dolaşabilmelerini sağlayacak doğru düzgün bir kaldırım bile yokken, sokaktaki canlarımız olan hayvanların korunması adına yasa çıkarılması için uğraşan bireyler de bir o kadar görmezden gelinen “azınlıktır”.  Dünya’nın birçok ülkesinde bir inanç olarak kabul gören ve doğdukları ülkelerinde vergilerini aynı diğer inançlara mensup vatandaşlar gibi ödeyen ve buna rağmen hakkettikleri hizmetleri, saygıyı ve değeri göremeyen, hatta bazen bazı kendini bilmezler tarafından hakaretlere uğrayan Aleviler kadar, aslında azınlık olan “çoğunluğun” karşısında haklarını savunmak isteyen işçiler de “azınlık” tır.  Etnik kökeninden dolayı azınlık sayılanlar kadar; Dünyada’ ki kadın ve erkek nüfusu neredeyse eşit olmasına rağmen, uğradıkları cinsiyete dayalı ayrımcılık nedeniyle kadınlar da “azınlık” tır. Hükümet ve muhalefet dengesinin her an değişebileceği göz önüne alındığında; o anki muhalefeti destekleyen “azınlık” kadar, o anki hükümetin destekçileri de “azınlık”tır. Ülkenin nüfusunun çoğunluğunu oluşturan, ekonominin perişanlığından dem vuran, üstelik açlık sınırının bile altında kalan bir gelirle amiyane tabirle “hayatta kalmaya çalışanlar”; lüks içinde yaşarken ülkenin ekonomisinin şahlandığını iddia eden küçük bir kesim tarafından görmezden gelinen gerçek “azınlık” tır.  Kimi zaman yaşadığınız topraklarda, aynı şeylere başka yerden bakmak azınlık olmaktır. Yani olay “nüfus” ile değil “nüfuz” ile ilgilidir.
Farklı etnik köken, dini inanç, cinsiyet, sosyal konum, cinsel yönelim, eğitim durumu ve benzeri özelliklerle tanımlanan “dezavantajlı gruplar” dan bahsederken, sanki utanılacak bir şeyi dile getiriyormuş gibi söze “çok afedersiniz..”  ile başlayan ve ötekileştirici cümlelerle insan tanımlayan zihniyetler tarafından sağlanması gereken fakat sağlanmayan haklar “lütuf” değildir. “Azınlık hakları” denilen şey büyük bir safsatadır. Bu tanımlama bile ötekileştirmenin göstergesidir. Bizi insan yapan özelliklerimiz fark etmeksizin, eşit hizmet, eşit mesafe, eşit saygı, eşit muamele haktır. Sağlanması gereken; elde edilmesi için uğraşılan “ayrıcalıklar” değil, herkesin sahip olması gereken “haklar” dır. 
Uzun lafın kısası, herkes hayatının belli zamanlarında veya sürekli olarak bu muameleye maruz kalmıştır. Aslında bu ülkenin “çoğunluğunu” oluşturan “azınlıklar” dır. Buradaki sorun; engelli, siyahi, kadın, muhalefet, Alevi diye tanımlanarak bazen yalnızca “farklı” olunduğu için farklı muameleye maruz kalınmasıdır. Fakat korkulması gereken asıl şey azınlıklar değil, her şeye hakkı olduğunu düşünen “çoğunluk” tur. Evet kendini çoğunluk zanneden “azınlık” güçlüdür, ama haklı olmak için güçlü olmak yeter mi? Ben size söyleyeyim, haklı olan her zaman azınlıktır. 
Senenin son yazısında istedim ki biraz empati kuralım; birbirimizi yargılamadan, ötekileştirmeden önce düşünelim; yalnızca kendi uğradığımız değil, başkalarının da uğradığı haksızlıklar karşısında susmayalım; bizi biz yapan farklılıklara saygı duyalım. Yeni yılda farklılıklarımızın bize sevmeyi öğretmesi dileğimle..

Ausgabe: 276 / 09.10.2024 / Gelecek Sayı / Nächste Ausgabe: 08.11.2024
Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren